İki günü eşit olan zarardadır
Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. Bu yıl yaşadıklarımızdan ibret alarak yeni yıla girmeden önce kayıp ve kazançlarımız adına kendimizi hesaba çekmeliyiz. Kamil insan olmak adına Peygamberimiz Hz.
Muhammed'in (s.a.v.) "iki günü eşit olan zarardadır" hadis-i şerifi bizim için bir düstur olmalıdır. Elbette kar-zarar hesabını sadece geçici dünya menfaatleri için değil, bizleri bekleyen sonsuz ahiret hayatı için de yapmalıyız. Onun için meseleyi daha geniş manada hem dünya, hem ahiret bazında ele alıp faydalı işler konusunda daha çok çalışmalıyız.
Hemen şunu da belirteyim ki eğer faydalı işlerimizde niyetimiz ve amacımız "Allah rızası" olursa hem dünya, hem de ahiret yönünden kazançlı çıkarız. Şu hadis-i şerif ise 5 madde ile yolumuza ışık tutuyor.
1- İhtiyarlıktan önce gençliğin,
2- Hastalıktan önce sağlığın,
3- Meşguliyetten önce boş vaktin,
4- Fakirlikten önce zenginliğin
5- Ölmeden önce hayatın kıymetini bil!. (Ebu Nuaym)
"ŞÜKÜR" DEYİP GEÇMEYİN
Bereket ve mutluluğun anahtarı olan şükür, her nimetin Allah'tan geldiğini bilmektir.
Sahip olduğumuz nimetleri veren Rabbimize teşekkür etmenin en güzel yolunun şükür olduğu ve tüm sıkıntılardan kurtaracağı ayet ve hadislerle bildiriliyor.
"Allah'a iman edip, nimetlerine şükrederseniz, size niçin azap etsin?" (Nisa 147) buyurulurken, şükredenlerin nimetinin artacağı, "Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım." (İbrahim 7) ayetiyle müjdeleniyor. Bu müjdeye rağmen şükretmeyip nankörlük edenler, hatta şükretmeyi bir acizlik ve avuntu ifadesi gibi görenlere ne demeli?
Sahip olduklarımızla mutlu olup kanaat etmek varken daha fazlasını isteme hırsına kapılanlara karşı Peygamberimiz Hz.
Muhammed'in (s.a.v.) "Kanaat eden, en çok şükredenlerden sayılır." (İbni Mace) hadisi güzel bir nasihattir. Çünkü hep daha fazlasını isteyen insan, gün gelir kabul olmayan duasına bile şükreder.
Şükür duygusu bu kadar önemliyken maalesef az şükrediyoruz. Bu gerçeği Allah (c.c.), "Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır." (Sebe 13) ayetiyle bildiriyor.
Şükür sadece Allah'a karşı değil insanlar arasında da sevginin bir ifadesidir. Bu konuda Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) "İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allahü tealaya şükretmez.
Aza şükretmeyen de, çoğa şükretmez.
Allahü tealanın nimetini söylemek şükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür." (Beyheki) buyuruyor.
Sadece dil ile şükretmek yeterli değildir.
Gözün şükrü, Müslümanların kusurunu görmemek, kulağın şükrü ayıpları duymamak, ellerin şükrü harama el uzatmamak, dilin şükrü kötü sözden uzak durmak, ayakların şükrü kötü yerlere gitmemek, midenin şükrü haram lokma yememek, kalbin şükrü nimetin Allah'tan geldiğini bilmek, bedenin şükrü ise İslamın şartı olan ibadetleri yapmaktır.
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. Ben kendisine, "Ey Allah'ın Resûlü, geçmişte işlenmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan günahlarını Allah Teala bağışladığı halde, niçin bu kadar yoruluyorsunuz?" dedim.
Peygamberimiz: 'Ya Aişe, Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?' buyurdu."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.