İnsanı dünyaya halifesi olarak gönderen Allah (c.c.), kainatı muhteşem bir ahenk ve düzen içinde yaratmıştır. Bütün gezegenler, yıldızlar, samanyolu ve galaksi denge içindedir. Bu, Allah'ın varlığının bir işareti ve belgesidir. Evrendeki bu düzene, günümüzde bilimsel olarak "Ekolojik Denge" denilmektedir. Üzerinde yaşadığımız dünya, kıymetini bilirsek harikalarla doludur. İşte bu dünya bize Allah (c.c.) tarafından emanet edilmiştir. Onun için biz insanlar, dünyadaki ekolojik dengeyi bozmamak için elimizden gelen titizliği göstermeliyiz. Bu konuda Rahman süresinin 7. ve 8. ayetlerinde : "Allah göğü yükseltti ve dengeyi koydu. Sakın dengeyi bozmayın" buyurulmaktadır.
KIYAMETTE BİLE AĞAÇ DİK
Bu anlamda nasıl ki kalp ve beden temizliğine önem veriyorsak ve hatta yaşadığımız evimizi, ofisimizi temiz tutmaya çalışıyorsak; aynı şekilde, çevremizi temiz tutmak da en önemli görevlerimiz arasındadır.
Ayrıca doğaya zarar vermeden ve sınırlı kaynakları göz önünde bulundurarak sosyal donatı alanlarıyla, alt yapısıyla, geri dönüşüm sistemiyle ahenk içindeki bir kentleşme dizayn edilmelidir. Dinimiz, gereksiz yere ağaç kesmeyi yasaklarken, dünyadaki sınırlı kaynakları doğru kullanmak da israftan kaçınmak adına çok önemlidir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kıyamet koparken bile ağaç dikmeyi emretmesi meselenin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor.
MİSAFİR GİBİ YAŞA
Ancak maalesef gündelik telaşlarla insan bazen gaflete kapılıp dünyanın kendisine emanet edildiğinin farkına varamıyor. Bitmeyen istek ve arzular insanı sarıp sarmalarken her şeyi o kadar çok sahipleniyoruz ki emanetçi olduğumuzun farkına bile varamıyoruz. Halbuki dünyada emanetçi olduğunu kabul eden insan, ömür boyu gönül huzuru içinde yaşıyor. Misafir olarak gittiğimiz bir evde nasıl ki bir süre sonra oradan ayrılacağımızı düşünüyor ve içimizde orasıyla ilgili bir sahiplenme duygusu geliştirmiyorsak, aynı şekilde dünya hayatında da bu duygu ve düşüncede olmalıyız. Yunus Emre'nin "Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan" şeklindeki sözleri bu konuyu çok güzel özetlemiştir.
EMANETE HIYANET ETME
Elbette misafir olmanın birçok görgü kuralları vardır. Misafir olduğumuz ev için "Nasıl olsa bizim değil" diyerek oraya zarar vermeyiz. Kirletmeyiz. Titiz davranırız.
İkram edilenler karşılığında ise teşekkür ederiz. İşte bu kurallara da uygun hareket etmeliyiz ki ev sahibine karşı saygısızlık olmasın. "Nasıl olsa misafiriz, yiyip içip keyfimize bakalım" diyerek hiçbir şey yapmadan öylece boş durmak doğru değildir. Herkes rızkını kazanmak için çalışırken, Rabbine karşı olan görevlerini de yerine getirecek.
Kendi çevresinden başlayarak, daha geniş kapsımda dünya çapında sorumluluk bilinci içinde yaşamalı. Öyleyse gelin her işimizi vaktinde yapalım. Emanete hıyanet etmeyelim. Gönül kırmayalım.
Bitmez tükenmez arzular peşinde koşmayalım.
Allaha karşı itaat ve ibadetleri arttırarak her anımızı sağlık, sıhhat ve esenlik içinde geçirelim. Sağlıklı bir şekilde nefes aldığımız her anı da kıyamet koparken bile ağaç dikmek şuuru içinde bir ganimet bilip hem dünya hem de ahiret hayatımızı mamur hale getirelim.