Doğru olana zarar gelmez
İnsan, belirli ölçüler doğrultusunda sağlığına dikkat ederse Allah'ın izniyle hastalanmaz. Çünkü doğru şekilde yaşamıştır. Bunu bir şehir için de söyleyebiliriz. Şehir, bilimsel, sosyal ve teknik veriler göz önüne alınarak yönetilirse gelişir, güzelleşir ve yaşanacak bir yer haline gelir. İnsan vücudunu da bir kent yönetimine benzetebilir. Bizlere emanet edilen bu vücut şehrini ölene kadar doğru kullanmamız gerekir. Çünkü belirli bir sürede yaşadığımız şu dünyada hepimizin büyük sorumlulukları var. Bu sorumlulukların en başında ise kendi imtihanımız geliyor. Yani kul olarak öncelikle kendi imtihanımızda başarılı olmakla sorumluyuz.
ATEŞ O'NU YAKMADI
Dünya ve ahirette huzura kavuşmak için sorumluluk bilinciyle hareket etmek, kendimize, Rabbimize ve çevremize karşı görevlerimizi yerine getirmek zorundayız.
Eğer bu doğrultuda yaşarsak, bize kimse zarar veremez. Ama bile bile ateşin içine kendini atarsan kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Eline ateşe tutan bir kişinin eli yanar fakat bu yanma olayı Allah'ın izni olmadan gerçekleşemez. Çünkü ateşe yakma özelliğini veren de Allah'tır.
Ancak özel bir hikmetten dolayı dilemediği zaman aynı Nemrud'un ateşe attığı Hz. İbrahim (a.s.) için olduğu gibi Yüce Allah (c.c.) "Ey ateş! İbrahim 'e karşı serin ve selametli ol." emrini vermiş ve ateş mübarek bedeni yakmamıştır. Yani doğru yolda olan bir kişiye kimsenin zarar veremeyeceğini anlamak için Peygamberlerin hayatı çok güzel bir ibrettir. Nitekim Alemlerin Rabbi de, Kur'an-ı Kerim'de "Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe dalalete düşmüş kimseler size asla zarar veremez." (Maide,5/105) buyurulmuştur. Yine başka bir ayette ise "Allah'ın izni olmadan, onlar bir kimseye zarar verecek değillerdir." (Bakara-102) buyurulmaktadır.
SORUMLULUK BİLİNCİ
İşte bu sorumlulukla yaşayan bir kişi hayata, olaylara ve kainata ibret nazarıyla bakar. Bu dünyada başıboş bırakılmadığını; her bir nimetin, her bir sözünün, her bir işinin bir gün hesabının sorulacağını gayet iyi bilir. Sorumluluk duygusu taşıyan kimse, hayatının her alanında samimiyet ve dürüstlüğü, ahlak ve fazileti kuşanır. Yalan, iftira, hile, aldatma gibi türlü kötülüklerle kendisine ve çevresine zarar vermez. Sorumluluk bilinciyle hareket eden kişi, iyiliği önce kendisi şiar edinir. Özüyle, sözüyle çevresine örnek olur. Zira şu bir gerçektir ki; iyilik yolunda yürümeyen, başkalarını iyiliğe yöneltemez.
Kötülüğün esiri olan, başkalarını kötülükten uzak tutamaz. Hak ve hakikatin hizmetkarı olmayan, başkalarına hak ve hakikati öğretemez. Erdemli bir duruş sergilemeyen, başkalarına ahlak ve fazilette örnek olamaz. Öyleyse kendimizle, Rabbimizle, sorumlu olduklarımızla ilişkilerimizde samimiyeti elden bırakmayalım.
Önce kendi sorumluluklarımızın farkında olalım. Daha sonra çevremize güven ve sorumluluk duygusu aşılayalım. Ve hep beraber Rabbimizin rızasına kavuşmak için çabalayalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.