Düşmana karşı kibirli olun
Yüce dinimiz İslam, bize güzel ahlakın yolunu gösterirken, toplumda yaşamanın kurallarını, edepli olmayı, doğru ve dürüst olmayı, yalandan uzak durmayı öğretir. Dinimize göre en büyük günahlardan biri de kibirli olmaktır. Şeytan'ın bile "kibir" yüzünden cennetten kovulduğunu biliyoruz. Kibirli olmak, insanı da felakete sürükler. Evet Müslüman kibirlenmez ama onur ve izzetini de yere düşürmez. Gerektiği yerde alçakgönüllü olmalı. Ancak sahih olmamakla birlikte "Kibirliye karşı, kibir sadakadır" şeklinde bir hadis vardır ki Müslüman'a kibirli olması tavsiye edilir. Ama kime karşı, bunu iyi anlamak lazım... Bir Müslümanın kafirlere karşı kibirli, şiddetli ve heybetli davranması gerektiği ayetlerde de apaçık ortadadır.
MÜMİNE KARŞI KİBİR HARAM
Burada kibirliden kasıt, asla ve asla bir Müslüman kardeşimiz olarak algılanmasın. Çünkü bir müminin mümine karşı kibir göstermesi de haramdır. Eğer bir mümin kardeşimiz kibirli davranıyorsa bize düşen kendisini uyarmaktır. Yoksa ona karşı asla kibirli davranmak değildir. Mümin kardeşimize karşı hiçbir zaman tevazudan ayrılmamalı ve kendinden kötülük görüldüğünde bile yine dostluk ve iyilikle karşılık vermeliyiz. Elbette mümin gerektiği yerde tevazu sahibi, gerektiği yerde izzet ve onur sahibidir. Fakat kafirlere karşı asla tevazu gösterilmemesi gerektiğini Yüce Rabbimiz de Kur'ân-ı Kerim'de bizlere "Muhammed Allah'ın Resûlüdür. Beraberinde olanlar kâfirlere karşı çetin ve izzetli, birbirleri arasında merhametlidirler."(Fetih, 48/29) ayetiyle emrediyor. Yine Kur'ân'da Allah'ın övdüğü müminler topluluğu, "müminlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetli"dirler.(Mâide, 5/54) ayetiyle anlatılıyor. Bu âyetlerden anlıyoruz ki, mümin, kâfire karşı şiddetini, izzetini, onurunu ve vakarını korusa da, mümine karşı düşmanlık görsün görmesin, şefkat, merhamet, tevazû ve alçakgönüllülük meleği kesilmelidir.
DÜŞMANINI TANI
Müslümanın en büyük düşmanı dinine, vatanına, bayrağına saldıranlardır. Bunlar da Allah'ı ve ayetlerini inkar edenlerden başkaları değildir. Müslüman kendisine karşı olduğu gibi vatanına, milletine, bayrağına karşı saldıranlara da kibir, heybet ve azametle tavır sergilemelidir. Ecdadımızın, dinimize, vatanımıza ve bayrağımıza saldıran düşmanlara karşı dik durduğunu ve gerektiğinde canını bile seve seve verdiğini unutmamalıyız. Hiçbir zaman düşmana karşı tevazu gösterip boyun eğmeyen atalarımız gibi bizler de onların torunları olarak bu şuurda olmalıyız.
TAVAFTA GÜÇLÜ GÖRÜNMEK
Hacca gidip tavaf edenler iyi bilir. Hac ibadetinde Kabe'nin etrafındaki her bir tura "şavt" denir. İlk üç şavtta tavafı kısa, fakat sür'atli adımlarla yapmak ve bu sırada omuzları hareket ettirmek sünnettir. Bu konuda İbn Abbas'dan (r.a.) rivayet edilen hadis-i şerif şöyledir: "Resulüllah (s.a.v.) efendimizle ashabı umre için Mekke'ye geldiklerinde, müşrikler kendi kavimlerine şöyle dediler: "Size bir kavim geliyor ki, Yesrib'in sıtması (ve benzeri hastalıkları) onları iyice zayıflatıp halsiz bırakmıştır." Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz, müşriklere karşı güçlü görünmek için ashabına tavafın ilk üç şavtını kısa adımlarla ve çalımlı olarak biraz süratli yürümekle yapmalarını ve iki rükun arasında normal yürümelerini emretti. Resulüllah'ı (s.a.v.) bütün şavtlarda remel yapmaktan alıkoyan tek şey, ashabına karşı olan şefkat ve merhametiydi." buyurulmuştur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.