Bu da geçer ya HÛ
Hayatımız inişli çıkışlıdır. Bazen zorluklar insanı bunaltırken bir anda her şey yoluna giriverir. Hasret çeken insan, gün gelir sevdikleriyle kucaklaşır.
Hastalık nedeniyle acılar yaşarken yeniden eski sağlığına kavuşuverir. Fakirlik kıskacında boğuşurken bir an hayatına sihirli bir el değmiş gibi ferahlar. Ya da bunların tam tersi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Kısacası hayatta hiçbir şey aynı çizgide devam etmez. Bu durumlar için söylenen "Bu da geçer ya hu" ne kadar anlamlıdır.
İnsan psikolojisinde bir denge unsuru olan bu sözü kendime hep düstur edinirim. Aynı Sultan 2. Mahmud gibi...
Osmanlı padişahlarından Sultan 2. Mahmud, döneminin en sıkıntılı günlerini yaşıyordu. Bir yanda Ortadoğu'daki ihanetler, bir yanda Rusya'nın destek verdiği Sırp isyanları, bir yanda yeniçeri ayaklanmaları derken içeriden ve dışarıdan yapılan tüm saldırıları Sultan 2. Mahmud, göğüsledi.
Ancak yaptığı tüm reformlara rağmen saldırıların ardı arkası kesilmedi. Hatta sıkıntılar yüzünden Sultan 2. Mahmud, hayatını kaybetmesine neden olan verem hastalığına yakalandı.
HER DERDE DEVA BİR SÖZ
Sultan 2. Mahmud, o sıkıntılı günlerinde "Bana öyle bir söz bulun ki, bu dertlerin, bu acıların, bu sancıların arasında onu okuduğumda umutsuzluğum gitsin, tasam bitsin, acım dinsin.
Sonra mutlu olduğumda yine onu okuyayım, rehavete kapılmayayım, dünya nimetlerine tamah etmeyeyim, saltanat makamının, tahtımın gücüyle aslımı, insanlığımı unutmayayım.
İşte bu sözü, bir yüzüğe yazdırayım, her gördüğümde, neşem de ve hüznüm de bana aynı etkiyi yapsın" der.
Sultan'ın bu isteği üzerine herkes seferber olur, yüzük ustalarına danışılır. Yüzük ustaları, bu sözü bulmanın bilgelerin işi olduğunu söyler. Bilgeler ise hem umutsuzluğu, hem mutluluğun rehavetini giderecek hem de yüzüğe yazılacak kadar kısa bir sözü bulamaz. Sıra şairlere geldiğinde de yine bu sihirli söz bir türlü bulunamaz. Ne yazıp çizdilerse Sultan bunların hiçbirini beğenmez. Aradığı manayı bulamaz.
Bu arada İstanbul'a bir derviş gelir. İlim ve irfanıyla ahalinin dikkatini çeken gönül dostuna Sultan Mahmud'un isteği iletilerek kendisinde bu derde çare olacak bir söz olup olmadığı sorulur. Kalp gözü açık olan keşif sahibi dervişin dilinden beklenen o sihirli söz dökülüverir "Bu da geçer ya HÛ." Bu sözü duyanlar öyle büyülenmiştir ki hemen hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yanına koşarlar. Böylece Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yazdığı söz, yüzüğe işlenerek Sultan 2. Mahmud'a takdim edilir.
O günden sonra Sultan Mahmut ne zaman sıkılıp dara düşse, ne zaman neşelenip dünyaya dalsa bu sözü okur kendine çeki düzen verirmiş.
Evet işte bizler de bu sözü kendimize düstur edinerek ne sıkıntılarla umutsuzluğa düşelim, ne de dünya zevklerine dalıp rehavete kapılalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.