Akıl kıyaslar vahiy öğretir
İnsan akıl ve mantıkla bir yere kadar varabilir. O noktadan sonra ilerlemesi için fizik ötesi bir desteğe ihtiyacı vardır.
Yoksa bir adım bile atamaz. İşin içinden çıkamaz bocalar ve tekrardan en başa döner. Yüce Yaratıcı bu alemdeki her bir nesne ve canlıyı bir gaye için var edip görev tanımı yapmıştır. Hiçbir varlık kendisine tanımlanan görevin dışına çıkamaz.
Ama insan öyle değil. Allah insanı öyle farklı özellik ve yetkilerle donatmış ki buna melekler bile ilk anda itiraz babında bir çıkış yapmış, Allah, "Ben onun hakkında sizin bilmediklerinizi bilirim" buyurmuştu. Hatta insanı kendisinin yeryüzündeki halifesi yapmıştı.
Nedir insanı diğer varlıklardan farklı kılan en belirgin özellik. İrade ve akıl. Allah'ın külli iradesinin bir parçası olan cüzi irade insan için bulunmaz bir nimet. Ama bu nimeti doğru yönde kullanırsa ne ala...
BATI'NIN DAYATMASI
Yani insan, kendini sürekli geliştirmek ve doğru yönde yapılandırmak zorunda.
Aksi takdirde ilkel bir halde kalmaya devam eder. Tasavvufta nefsin mertebeleri vardır. İlk basamak nefsi emaredir.
Nefsin her emrini yerine getiren kişinin bulunduğu mertebedir. Eğer insan kendini geliştirmezse bu mertebenin de altına iner. Kuranı Kerim iradesini kullanmayan bir kişinin düştüğü bu durumu 'bel hum edall' yani 'hayvandan daha aşağı' olarak anlatıyor. İşte irade ve akıl çok önemli ama sadece akıl iyi bilmek için yetmez. Akıl sadece kıyas yapar. Ama vahiy olmadan insan mutlak doğruyu ve iyiyi bilemez. Yani insan aklını kullanıp bu alemin bir yaratıcısı olduğunu bilebilir.
Ancak alemi yaratmadaki maksadını ancak vahiy ile öğrenir. O yüzden vahyin desteğini almadan akıl iyiyi de yararlı olanı da bilemez. Aslında insanoğlunun bugüne kadar iyi veya kötü olarak tanımladığı ne varsa her ne kadar bir kısmı örf ve adetler olarak görülse de bir vahiy ürünüdür. Birçoğu bugüne kadar dinler vasıtasıyla insanlara bildirilmiş ve bu kurallar manzumesi zaman içerisinde vicdanlarda yer alarak kanun haline gelmiştir.
TUZAĞA DÜŞMEYELİM
Sözün özü insan vahyin yol göstericiliğini kaybettiğinde salt aklıyla doğruyu bulamaz. Batı'nın dayattığı akılcılık düşüncesinin ortaya çıkardığı insan tipi ilk etapta hoş görünse de gerçekte öyle değildir. Mesela bu düşünceye göre insan kendisine zarar verme hakkına da sahiptir.
Ama insanın kendisine zarar verme hakkına sahip olmadığı vahye dayanan bir bilgidir. Çünkü insan vücudunun sahip olduğu imkanlardan da sorgulanacak ve kendisine emanet olarak verilen vücuduna zarar vermenin de hesabını verecektir. İşte bu yüzden Batı'nın dayattığı akılcılık tuzağına düşmemeliyiz. Bizleri Yaratan, nasıl yaşamamız ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini bize ayan beyan bildirmişken kendimize yeni yollar yeni maceralar aramaya gerek yok.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.