Allah (c.c.) kendi halifesi olarak şereflendirerek yarattığı ve dünyaya imtihan için gönderdiği insanoğluna verdiği cüzi irade nimetini başka hiçbir varlığa vermemiştir. Cüzi irade deyip geç-meyin. Çünkü bize verilen "cüzi irade" öyle büyük nimet ve anahtardır ki ebedi saadetin kapılarını açar. Sadece ahiret yurdundaki saadeti kazanmak için değil dünya hayatında da cüzi iradenin bizlere nasıl bir imkan sunduğunu aklı olan her insan anlar. Cüzi iradenin ne kadar önemli olduğunu ilk insan Hz. Adem ve Hz. Havva'nın şeytana uyup cennetteki o yasak meyveyi yedikten sonra dünyaya gönderilmesinden anlıyoruz. Belki de Hz. Adem ve Hz. Havva o yasak meyveden şeytana uyup yemeseydi bugün daha farklı bir tablo ortaya çıkabilirdi. Bu örnekten yola çıkarak Allah'ın insana kendi hayatıyla ilgili ne büyük yetkiler verdiğini görebiliriz. İşte bu yetkinin adıdır cüzi irade...
BİZİM ELİMİZDE
İnsana eğriyi doğruyu kutsal kitaplar ve peygamberler aracılığıyla öğreten Cenabı Hak, her konuda insanın bu cüzi iradesiyle 'sıratı müstakim' diye adlandırılan orta yolu bulmasını murad etmiştir. Kader ilminin kapsamında olan bu konu toplumda çoğunlukla yanlış anlaşılmıştır. "Allah'ın insanlara yazdığı kader varsa o halde neden imtihan ediliyoruz?" şeklindeki sorunun cevabı işte bu cüzi irade kelimesinde gizlidir. Yani insan iyi veya kötü ne yaparsa kendine yapar ve sonuçlarına katlanır. Elini ateşe sokanın eli yanar. Aynı şekilde insan kendisine verilen sağlığın kıymetini bilmediği zaman hasta olur ve ömrünü kısaltır. Burada ayırt edilmesi gereken şudur; kader Allah'ın ezeli ilmiyle insanın hangi konuda nasıl davranacağını ne zaman öleceğini bilir. Yani Allah, yazdığı için biz bunları yaşamıyoruz. Allah, sadece ezeli ilmiyle insanın akıbetini biliyor. "Bir canlının ömrünün uzun olması da kısa tutulması da mutlaka yazgıya uygun olarak gerçekleşir. Kuşkusuz bunlar Allah için kolaydır." (Fatır, 35/11) ayetini bu şekilde anlamak lazım. Madem her şey bizim elimizde, o zaman kadere nasıl iman edeceğiz? derseniz bu soruya en güzel cevabı, "Yeryüzünde gerçekleşen ve başınıza gelen bir olay yoktur ki, biz onu yaratmadan evvel, bir kitapta (levh-i mahfuz-da) yazılmış olmasın. Elbette bu Allah için kolaydır. (Hadid-22) ayeti veriyor. İman etmemiz gereken kader budur. Ayrıca dünya hayatının geçici olduğunu ve imtihanda olduğumuzu asla unutmamalıyız. Bizler, helal ve haram, iyilik ve kötülük, günah ve sevap bakı-mından eylemlerimizden sorumluyuz. Yüce Rabbimiz, bu noktalarda bizi özgür kılmış ve özgür irademizle yapacaklarımızı yazmıştır.
ÖLÜMÜ ERTELEMEK
Bu konuyu 'Can boğazdan çıkar' adlı kitabında çok güzel bir şekilde anlatan Araştırmacı Yazar Mehmet Ali Bulut, insanın fıtri ömrünün 120 yıl olduğunu vurgulayarak "Çoğu kişi bu rakamın yarısına dahi varamadan bozduğu beden yapısıyla ölür gider. Çünkü kişi, bünyesini doğru besleyemediği zaman onu vaktinden önce tüketir" diyor. Bulut'un dediği gibi 120 yıl yaşayan insan sayısı çok çok azdır. Sanki bu çok olağanüstü bir durummuş gibi böyle uzun yaşayanlar, haberlere bile konu olabiliyor. 120 yıl yaşamak hepimizin elinde. Yani insan, kendisine verilen irade sayesinde kendi ömrünü uzatıp kısaltabilir. Eğer böyle olmasaydı insana verilen bu cüzi iradenin bir anlamı olmazdı. Ecel kelimesini doğru anlamak lazım. Ecelin anlamı ertelemektir. Yazar Mehmet Ali Bulut insanların kendi ömrünü sağlıklı beslenip kurallara uyarak ölüm tarihini erteleyebileceğini söylüyor. Yani insan fıtri ömrü 120 yıl iken 60 yaşında ölebilir. Ya da doğru beslenerek bu süreyi uzatabilir. Yani her şey insan vücudunun dayanma süresine bağlı.