Son günlerde gündem ekonomi oldu.
Ekonomiyle yatıyor, ekonomiyle kalkıyoruz. Küresel çapta pandeminin olumsuz etkisi ve son dönemde gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların etkilerini hep birlikte yaşarken, bu gidişatın manevi boyutuna bakmak ve tefekkür etmek gerektiğini düşünüyorum. Öyle ya; bu fani dünyanın bir de öteki yüzü var. Kimse imtihan için gönderildiği ahiretin tarlası olan bu dünyada sonsuza dek kalmayacağına göre, yerin üstü kadar yerin altını da düşünerek kendini hesaba çekmesi gerekiyor.
İnsanın başına gelen her olayın bir imtihan vesilesi olduğuna inanmak ve hayır mı şer mi olduğu noktasında da Allah'tan başka kimsenin bilmediğine iman etmek gerekiyor. Ben de bu vesileyle günümüzde yaşanan olayların manevi boyutunu görmemiz açısından sizlerle yaşanmış bir olayı paylaşmak istiyorum.
ALLAH KATINDAKİ DEĞER
1960'larda Hindistan'da büyük bir ekonomik kriz yaşanır. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hiç görülmemiş bir şekilde artar. Eşyalardaki pahalılık artık halkın dayanamayacağı bir duruma gelir.
Halk büyük âlimlerden olan Muhammed Yusuf Kandehlevi'nin yanına gelip bu durumu şikayet ederek pahalılıktan ve fiyat artışından yakınırlar. Bu duruma karşı ne yapmaları gerektiğini sorarlar.
Kandehlevi onlara şu önemli nasihati yapar ve der ki: "İnsanlar ve eşyalar Allah katında iki elin, iki terazinin kefesi gibidir.
Eğer Allah katında insanın değeri artarsa, eşyanın değeri düşer ve fiyatlar ucuzlar.
Ama eğer Allah katında insanın değeri düşerse eşyanın değeri artar ve fiyatlar yükselip pahalılık olur. Siz Allah katındaki değerinizi yükseltmeye bakın ki, böylece insanın değeri yükselsin ve eşyanın değeri de azalıp fiyatlar da düşsün." Sonra halka dönüp şu ayeti bu söylediğine delil olarak okur: "Eğer o şehirlerin halkı (hakkıyla) iman edip takva sahibi olsalardı muhakkak onların üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık" (Araf, 96). Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) "Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.
Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter" buyurmaktadır.
ALLAH RIZKA KEFİLDİR
Demek ki insanın Allah katındaki değeri iman, kardeşlik birlik, beraberlik ve yardımlaşma duygularıyla artıyormuş.
Ama günümüzde bakıyoruz ki birileri doların yükseldiğini bahane edip fırsatçılık yaparak zor durumdaki Müslüman kardeşine fahiş fiyatla ürün satabiliyor.
Birileri de biriktirdiği yüksek miktarda parasıyla piyasadan gıda ürünlerini toplayıp stokçuluk yapıyor. Gerçekten kalbinde Allah korkusu olan ve Müslüman kardeşini düşünen bir kişi fırsatçılık/stokçuluk yapar mı? Bunları yapmaması için güçlü bir iman, sarsılmaz bir teslimiyet gerekiyor.
"Rabbin, rızkı dilediğine genişletip daraltır. Kuşkusuz O, kullarına karşı her şeyden haberdar olan ve her şeyi görendir.
(İsrâ 30) ayeti gereğince Allah'ın rızka kefil olduğundan gafil olanlar ise sürekli vesveseye kapılıp aç kalma korkusuyla ömrünü heba eder. Biz millet olarak asırlardır ne savaşlar gördük ne varlık yokluk mücadelesi verdik de yine yıkılmadık.
Eğer bugünlere gelebildiysek işte göğsü iman dolu ve tevekkül sahibi atalarımız sayesinde geldik. Şimdi birileri eğer bizi açlıkla korkutuyorsa bu bizim imanımızın eksik olmasından kaynaklanıyor kimse kusura bakmasın. Eğer iman varsa imkan da vardır. Bunu asla unutmayalım.
Bir yerde okuduğum şu söz ne kadar manidar ; "Neden hep yoksulların açlık sınırı belirlenir. Oysa zenginlerin tokluk sınırı belirlenmesi gerekir çünkü doymak bilmeyen doyumsuz olan onlardır...!