Allah'ın yeryüzündeki halifesi olan insan, ancak güzel ahlakıyla bu makama layık olabilir. Eğer bir Müslüman yaptığı ibadetlerle bu makama ulaşamıyorsa, kendi nefsini sorgulaması gerekir. Namaz ibadeti de böyledir. Eğer bir kişi hem namaz kılıp hem de kötülüklerden kendini alıkoyamıyorsa, burada bir sorun var demektir. Halbuki namaz kalbi aydınlatan, ruhu temizleyen ve insanı Allah'ın razı olduğu bir kul haline getiren çok önemli bir ibadettir. Ünlü tasavvuf büyüğü ve halk şairimiz olan Yunus Emre ne güzel söylemiştir;
"Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil" diye... Hatta böyle söylediği için Yunus Emre, kendisinin manevi yükselişini kıskanan Molla Kasım tarafından kafirlikle itham edilmiş. Ama Yunus Emre gibi Anadolu sûfîleri, İslam'ın özünün ahlak olduğunu her seferinde vurgulamışlardır.
Bunların karşısındaki Molla Kasım zihniyetli olan zahir alimlerinin katı ve sert tutumları nedeniyle de rahmet ve adalet dini olan İslam, korkulacak bir afet gibi görülmeye başlanmıştı.
Bu işin sonu günümüzde ise İslamofobi -yani İslam korkusuolarak tezahür edip karalama kampanyasına dönüştü.
ÖRNEK MÜSLÜMAN
Bir Müslüman elbette namaz ve oruç gibi farz olan ibadetleri yerine getirmelidir. Ama sadece namazıyla orucuyla değil, güzel ahlakı, merhameti, doğruluğu, dürüstlüğü, çalışkanlığı ile de herkes tarafından takdir edilen ve örnek gösterilen bir şahıs olmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.s), "Namaz dinin direğidir" buyurarak, namazın dinimizde önemli bir ibadet olduğunu belirtmiştir. Beden ve ruh temizliği kazandıran namaz sayesinde Müslüman günah kirlerinden arınır ve cennete girmeye layık temiz bir kul olur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) efendimiz bu konuda şöyle buyurdu:
"Sizden herhangi birinizin kapısı önünde bir nehir bulunsa, ve o kimse nehirde günde beş defa yıkansa kendisinde kirden birşey kalır mı?" Dinleyenler: "Hiç kir kalmaz Ya Rasulullah!" diye cevap verdiler. Peygamberimiz:
"İşte beş vakit namaz da buna benzer, Allah namazla günahları siler" buyurdu. Alemlere rahmet olarak gönderilen ve bu yüzden İslam aleminde "Rahmet Peygamberi" olarak adlandırılan Hz. Muhammed (s.a.s.) yaşadığı toplumda insanlar arasındaki muhabbeti artıran birçok konuda örnek olmuştur. Ev yaşantısından sosyal hayatına kadar her alanda şefkat ve merhametiyle ön planda olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'i (s.a.s.) en iyi tanıyan Hz. Aişe (r.anha) validemiz Peygamber Efendimiz (s.a.v) hakkında: "O insanların en güzel ahlaklısı idi. Hiçbir çirkin söz söylemez ve hiçbir çirkin harekete tenezzül etmezdi. Çarşı ve pazarlarda bağırıp çağırmaz, kötülüğü kötülükle karşılamazdı. Fakat affeder ve bağışlardı" buyurmuştur.
YAZIKLAR OLSUN
Aslında kitaplar dolusu anlatılabilecek bir konuyu bir ayeti kerime ve sure-i celile bizlere çok açık ve net bir şekilde anlatmaya yetiyor. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s) öyle bir sure vahiy olmuştu ki mana derinliğine inildiğinde insanın gerçekten kendini sorgulayıp çeki düzen vermesini gerektiriyor.
Evet, Maun süresinden bahsediyorum.
Bizleri yaratan Yüce Allah (c.c.) bu Maun Süresi'nde "Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar" buyuruyor. İşte Yunus Emre gibi zatlar, İslam'ı insanlığa sevdirmek ve gerçekten insanlık için tek huzur, mutluluk ve kurtuluşu yolu olduğunu göstermek için çalıştılar ve birçok kişi Yunus Emre'nin yolundan gidenler sayesinde imanını kurtardı.
Ya bu kişilerin İslam'a düşman olmasına vesile olanların hali ne olacak? Onu da gizli açık her şeyi bilen ve gören Allah (c.c.) biliyor.
