Allah'a kul olduğumuzu göstermek ve sonsuz bir ebedi hayata hazırlanmak için geldiğimiz bu fani dünyada tek bir görevimiz var; O'da ibadet etmektir. Fakat burada ibadet etmeyi sadece namaz kılıp, oruç tutmak gibi belli başlı üzerimize farz kılınan amellerle sınırlayanlar var. Bu düşünce kalıbı, bizim içimize Siyonistler tarafından işlendi. Müslümanların zengin ve güçlü olmalarını önlemek için böyle aslı olmayan düşünceler ortaya atıldı. Bilinçli olmayanlar da bunu gerçek zannedip uygulamaya kalkmışlar ve sonuç ortada... Hatta "çok mal haramsız" olmaz diye konuşup zengin Müslümanları adeta "haramzade" gibi göstermeye çalışanlar olmuştur. Bunu söyleyenler ve topluma yayanlar da kendileri hiçbir kutsala saygısı ve inancı olmadıkları gibi dünyanın servetine sahip olan Siyonistlerden başkası değildir!
LİDER ÜLKE TÜRKİYE
Şimdi İslam dünyasının halini görüyoruz. Eğer Müslümanlar güçlü ve birlik beraberlik içinde olsaydı durum böyle içler acısı olur muydu? Neyse ki üç kıta ve yedi denize hakim olan Osmanlı Devleti ve devamında da Türkiye Cumhuriyeti, İslam'ın sancaktarlığını yapmaya devam ediyor. Tüm İslam alemi, Türkiye'yi lider bir ülke olarak görüyor. Küresel güçler ve Siyonistler, dünyanın servetini birlikte paylaşırken, buradan Müslümanların pay almalarını istemiyor. Aynı şekilde doğalgaz konusunda Doğu Akdeniz'de bunları somut olarak yaşadık, birçok örnekleriyle de yaşamaya devam ediyoruz. Müslümanlar yeniden eskisi gibi, hatta ondan daha güçlü ve zengin olmalı ve olacak inşallah. Ama bu dünyaya gönül verdikleri için değil. Allah'ın adını tüm yeryüzüne yaymak ve anılmasını sağlamak için. Ne zaman Müslümanlar, kitabına, kutsallarına bağlı kaldıysa o zaman yükseldi. Ne zaman uzaklaştıysa o zaman çöküşe geçti. İnşallah artık Müslümanların şaha kalma zamanı geldi. Çünkü "Kafirler istemese de Allah, nurunu tamamlayacaktır" (Saff/8) ayeti gereğince Müslümanların artık dünyaya hükmetme zamanı yaklaştı.
ZENGİN SAHABELER
Asr-ı saadet dönemine baktığımız zaman da görürüz ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) tebliğ ve irşadı ile Hz. Ebu Bekir (r.a.) gibi Hz. Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a), Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.) gibi o dönemin en zengin ve varlıklı isimlerinin iman edip Müslüman olmasının ardından İslam daha hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştı. Müşriklerin Müslümanlar üzerindeki baskısı ve zulmü azalmıştı. Hatta Medine'ye hicretten sonra Müslümanların hakimiyeti artmıştı. Onun için kimse kimseyi kandırmasın. Artık şükürler olsun ki Müslümanlar uyandı. Artık ne darbeler, ne ekonomik saldırılar Müslümanları asla durduramayacak. Osmanlı Devleti gibi, hatta ondan daha güçlü bir ülke olmak için tüm hızıyla gelişen ve büyüyen Türkiye'nin şaha kalkışına kimse engel olamayacak. İnanın şu anda Türkiye güçlü bir ülke olmasaydı, askeri ve ekonomik darbelerle çoktan yıkılmıştı.
RAMAZAN BİR FIRSAT
Müslümanlar elbette dünyaya hakim olup Allah'ın emir ve yasaklarını yaşamaya devam ederken, dünya malını asla kalbine sokmayacaklar. Çünkü bir Müslümanın kalbi ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur. Rad Süresi 28. ayette de Allah (c.c.) "Onlar, iman eden ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşan kimselerdir. Bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur" buyurmuştur. Müslümanlar aynı zamanda birbirine sahip çıkmalı ve asla arkasından kuyusunu kazmamalıdır. Nasıl ki gayrimüslimler birbirlerine sahip çıkıyorsa, bizler de birbirimize gerek maddi gerek manevi destek olmalıyız. İşte Ramazan ayı bunun için bir fırsattır. Yaklaşan Ramazan ayının tüm İslam alemine hayırlar ve fetihler getirmesini Allah'tan niyaz ederken, dünyalara sahip olsa da kalbinde Allah ve Peygamber aşkından başka bir şey olmayan gerçek Müslümanlardan olmayı Rabbim bizlere nasip eylesin.