Kredi faizleri artırılırken reel sektör göz ardı edilmemeli
GELİRLER ARTMIYOR
Cari açığının azaltılması ve iç talebin düşürülmesi için değişik kesimlerce kredi faizlerinin artırılması gerektiği dile getirilmektedir. Bu görüşün sahipleri ve destekleyicileri, iç talepteki hızlı artışın temel nedeni olarak kredi kullanımındaki artışı göstermektedir. Bu görüş doğrudur. Geniş halk kitlelerinin yani işçi, memur, çiftçi, esnaf ve sanatkarların gelirlerinde reel artış olmamıştır. Buna rağmen artan ihtiyaçlar ve sürekli körüklenen yüksek tüketim beklentisi, daha çok orta ve alt gelir grubunda yer alan kesimlerin ihtiyaçlarını gidermek için krediye başvurmalarına yol açmaktadır.
Bu kredilerin önemli bir bölümü de günlük ihtiyaçların karşılanması ve imkanlar zorlanarak da olsa konut edinmek amacıyla kullanılmaktadır. Nitekim 2010 yılı sonunda yaklaşık 172 milyar lira olan tüketici kredileri, 2011 yılı Mayıs ayı sonunda 196 milyar liraya yükselmiştir. Tüketici kredilerinin faizlerinin artırılması yoluyla, iç talebin daraltması ve cari açığının azaltılmasına katkı sağlanması mümkündür. Ancak, halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığı kredilerin pahalı hale gelmesi, neticede kredi kullanımı ile birlikte iç talebi de azaltacaktır. Bu durum da işsizliğin artmasına neden olabilecektir.
KREDİLERİN DAĞILIMI
Faizlerin artırılması tartışılırken, yatırım, üretim ve ticaret yapmak için kredi kullanan kesimlerin faiz artışlarından nasıl etkileneceği göz ardı edilmemelidir. Mayıs ayı sonu itibariyle ülkemizdeki kredi stoku 602 milyar liradır. Bunun yaklaşık 14 milyar lirası mali, 363 milyar lirası ticari, 196 milyar lirası tüketici ve 10 milyar lirası esnaf sanatkar kredisi olarak kullanılmıştır. Buna göre 196 milyar liralık tüketici kredilerini daraltmak için faizlerin artırılması, yatırım ve üretim yapmak, çalışanlarının ücretlerini ödemek için 463 milyar lira kredi kullanan reel kesimin adeta cezalandırılması anlamına gelecektir. Bu bakış açısıyla, yerli üreticileri zora sokarak ithal ürün ve girdilere ödenen dövizin azaltılmaya çalışılması, çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Öte yandan ekonominin soğutulması, dünyanın en büyük 10. ekonomisi olma, ihracatı 500 milyar dolara çıkarma hedefi ile de çelişen bir durumdur.
YOL AYRIMI
Türkiye ekonomi yönetimi açısından bir yol ayrımına gelmiştir. Ya iç talep düşürülerek (ve işsizlik artarak) ya da üretim artırılarak cari açığın azaltılması seçenekleri önümüze çıkmaktadır.
Reel kesimin beklentisi, üretimin artırılarak ithalatın düşürülmesi ve istihdam artışının sağlanmasıdır. Bunun için de kredilerde selektif (seçici) uygulamalara başvurulmasıdır. Yani faiz oranlarının genel olarak artırılmasına yönelik düzenlemeler yerine, kullanım amacına göre kredi faizlerinin belirlenmesi daha doğru olacaktır.
Aksi halde, bu tür yöntemlerle kredi faizlerinde ortaya çıkacak yüzde bir düzeyindeki bir artış bile esnaf ve sanatkarlarımızın üzerine 100 milyon lira ilave yük gelmesine yol açacaktır. Bu, çok sayıda kişiye iş imkanı sunan, aile fertleriyle birlikte milyonlarca kişinin geçimini sağlayan esnaf sanatkarlarımız için oldukça ağır bir yüktür. Bunun yanında kredi faizlerindeki yüzde birlik artışın, tüketici kredilerini beklendiği ölçüde azaltması da düşük bir ihtimaldir.
Dolayısıyla yeni hükümetin ve ekonomi kurmaylarının, genel politikalar yerine, esnaf sanatkarlara ve reel sektöre destek sağlayacak uygulamalara öncelik vermeleri önem kazanmaktadır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yeni Ekonomi Programı'ndan beklentiler (23 Haziran 2011)
- Kıyı ticaretinin önemi ve Seferihisar örneği (16 Haziran 2011)
- Şimdi ekonomiye odaklanma zamanı (09 Haziran 2011)
- Esnaf ve sanatkarlar kredi pastasından daha fazla pay bekliyor (02 Haziran 2011)
- Türkiye'de gerçekçi kur politikası uygulanmalı (26 Mayıs 2011)