• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Yavaşlayan ekonomide fiyat artışları sıkıntı yaratır ZEKERİYA MUTLU

Yavaşlayan ekonomide fiyat artışları sıkıntı yaratır

zekeriya.mutlu@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03 Ekim 2012, 18:40
Bütçenin ilk sekiz ayda 8.5 milyar lira açık vermesi üzerine, Eylül sonunda akaryakıt, alkollü içkiler, otomotiv ve tapu harcına gelen zamların ardından Türkiye, Ekim ayına da doğalgaza yüzde 9.8 ve elektriğe yüzde 10 oranlarında yapılan zamlarla girdi.
Görülen o ki, hükümet ekonomiyi daha da daraltarak bütçe açığını azaltma yoluna girmiştir.
Ekonominin daha hızlı büyümesine ortam sağlanması ve yapısal önlemler düşünülmesi yerine bu yolun seçilmesi ise, kısa ve orta vadede esnaf sanatkarlarımızı olumsuz etkileyecektir.
Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 3.3, ikinci çeyrekte ise yüzde 2.9 oranında büyümüştür. Mevcut politikaların devamı halinde 2012 yılı büyümesi yaklaşık yüzde 3 düzeyinde kalacaktır. Bu oran, Türkiye'nin potansiyel büyüme hızının oldukça altında kalmaktadır. Tüm bunların yanında, ekonomi çevreleri önümüzdeki süreçte istihdam ve gelir artışının da yavaşlayacağını öngörmektedirler.
Bu olumsuz göstergeler, uzun yıllardır uygulanan ekonomi politikalarından kaynaklanmaktadır.
1970'lerin ikinci yarısından itibaren, üretim ve sermaye fazlası bulunan gelişmiş ülkelerin yeni pazar arayışlarına girmesi, gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerin aleyhine sonuçlanmıştır.
IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla teknolojik olarak yeterince gelişemeyen ülkelere dışa açılmaları konusunda politikalar önerilmiş ve bu politikaları uygulamaları için de parasal destekler verilmiştir. Ancak teknolojik olarak yeterince gelişemeyen bu ülkelerin mevcut üretim deseni ile dışa açılmaları, dış ticaret açıklarının artmasına yol açmıştır.
Örneğin 1980 yılında sadece 5 milyar dolar olan Türkiye'nin dış ticaret açığı 2011 yılı sonunda 105 milyar dolara yükselmiştir. Artan dış ticaret açıkları dış kaynak(borç) alınmasını zorunlu kılmıştır. Bunun için de sermaye hareketleri serbest bırakılmış, bir başka deyişle sıcak paranın önündeki engeller kaldırılmıştır.

1989'dan küresel krize
Türkiye, 1989 yılında Bakanlar Kurulu'nun 32 sayılı kararı ile uluslararası sermaye hareketlerini serbest bırakmıştır. Yani yabancı sermayeye Türkiye'ye limitsiz para sokma ve çıkarma hakkı tanınmıştır. Bu karardan sonra ülke ekonomisi maalesef yüksek faiz, sıcak para girişi, düşük kur, yüksek dış açıklar, yüksek faiz kısır döngüsüne girmiştir. Bu süreç 1994 ve 2001 yıllarında ekonomide büyük sıkıntılar yaratmış, 2009 yılında ise küresel krizden yoğun olarak etkilenmemize neden olmuştur.
Küresel kriz sonrası dünyanın en yüksek faizini ödeyen ülkelerin arasında bulunan Türkiye'ye yeniden büyük miktarda sıcak paranın girdiği gözlemlenmiştir. Aynı şekilde, Türkiye'ye gelen sıcak paranın karşılığında, piyasaya verilen likiditenin (kredilerin) faiz oranları halkın alıştığı düzeylerin oldukça altına çekilmiştir.
Bu dönemde düşük kur ile ucuzlayan ithal mallar, düşük faizin cazibesi ile patlayan kredi kullanımı Türkiye'yi tarihinde görmediği dış açıklarla karşı karşıya bırakmıştır.

Üretim deseni örtüşmedi
Böylesi bir sürecin önemli bir nedenini de, halkın talep deseni ile ülkemizin üretim deseninin örtüşmemesi oluşturmuştur. Türkiye'de reel sektör tekstil konfeksiyon, demir çelik, çimento, gıda ürünleri ağırlıklı üretim yaparken, tüketicilerin akıllı telefon, çok çekirdekli bilgisayar, dijital oyuncaklar gibi talepleri ülkede dış açıkların artmasına vesile olmuştur.
Yaşanan gelişmeler karşısında ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası frene basarak kredi genişlemesini farklı önlemlerle yavaşlatmayı hedeflemişlerdir. Gelinen noktada iç talep durma noktasına gelmiş, ithalat gerilemiş, devletin hem ülke içi ekonomik faaliyetlerden hem de ithalattan elde ettiği vergi gelirleri de beklentilerin altında kalmıştır.
İşte Eylül sonu ve Ekim başı piyasaları sarsan fiyat artışlarının temel nedeni bu gelişmeler oluşturmuştur.
Bu noktada hükümet ekonomiyi daha da daraltarak bütçe açığını kısmak istemiştir. Bu durum yazının başında ifade ettiğimiz gibi küçük ve orta ölçekli işletmelerin aleyhine olacaktır.

İESOB'nin önerileri

Ülkemizde şu an uygulamaya geçirilen politikaların, başta esnaf sanatkarlar olmak üzere dar ve sabit gelirli vatandaşları mağdur etmesinden endişe edilmektedir.
Ekonomi çevreleri, uygulanan politikaların işsizliğin ve enflasyonun yükselmesine, gelirlerin ve insanların alım güçlerinin düşmesine yol açacağını savunmaktadırlar.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, son süreçte bazı yapısal ekonomik öneriler geliştirmiştir.
Buna göre ekonomi yönetimi;
1-Ekonominin daha hızlı büyümesine ortam sağlayacak tedbirleri hayata geçirmeli, bu şekilde hem işsizliğin daha da azaltılmasına hem de bütçe açığının gerilemesine imkan verilmelidir,
2-Türkiye'nin dış girdi ve kaynak bağımlılığı azaltılmalı, üretim deseni ile tüketim deseni arasındaki uyumsuzluklar minimize edilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, ekonominin büyümesine ve dış girdi bağımlılığının düşmesine en fazla katkıyı esnaf sanatkarlarımız ile üretim ve yatırımı gözeten reel sektör verecektir. Dolayısıyla Türkiye'de üretim yapan ve sermaye yapısı sınırlı olan kesimlere daha fazla teşvik ve destek verilmesi konusu vakit geçirilmeden tekrar masaya yatırılmalıdır.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.