Öncelikle aklında sıra dışı ve olağanüstü bir projesi olacak; Büyük adam bu projeyi uygulayabilecek güçte olacak; Hayalini kendi azim ve iradesi ile sağlığında gerçekleştirecek, eserinin benimsendiğini gözleri ile görecek...
Bu referanslar göz önüne alındığında, yüzyılımızın büyük adamları gözden geçirilirse: Napolyon ve Hitler'in Avrupa Birliği hayali büyüktü ama gerçekleşmedi.
Mussolini, Franco, Salazar, Peron gibi diktatörlerin faşist devlet projeleri de öyle, hiçbiri sonuçlanmadı. Mao Zedong, Gandhi, Nehru da büyük emellerine ulaşamadıklarını yaşarlarken gördüler. Roosevelt, Churchill, De Goulle gibi liderlerin hayalleri bir savaşı kazanmakla; Elizabeth, Adenauer, Kennedy gibilerinin yapabildikleri ise sadece düzeni sürdürmekle sınırlı kaldı. Geriye, hayalleri gerçekten büyük olan ve ölümlerinden de sonra eserleri dimdik ayakta kalan iki kişi vardı: Lenin ve Atatürk. Doğu Bloğunun çöküp, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin de dağıldığı göz önüne
alınırsa, geriye tek bir büyük lider kalıyor: ATATÜRK...
10 KASIM
1861 doğumlu İngiliz General Sir Charles Vere Ferrers Townshend, sayısız kuşaktır İngiliz ordusuna hizmet veren bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve beklendiği gibi ülkesinin en saygın askeri okullarından Sandhurst Kraliyet Akademisi'ni bitirdi. Bizim tarihimizle ilgili Kütülamare ve Mısır Suriye başarısızlıkları ve Mondros Mütarekesi'nde arabuluculuk görevleri sayılmazsa, Sudan'dan Hindistan'a kadar dünyanın heryerinde görev yaptı. 1920-22 Avam Kamarası üyeliğine seçildi. O, Atatürk ile ilgili şunları tarihe not etti: "Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum.
Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var." Aynı şekilde, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale bozgununa uğrayan dönemin Cephane ve Bahriye Bakanı olan İngiltere'nin gelmiş geçmiş en ünlü Devlet Adamı Sir Winston Leonard Spencer-Churchill (ki sadece donanmayla Çanakkale Boğazı'nın geçilebilir ve kolaylıkla İstanbul'a ulaşılır şeklindeki stratejisi, başarılı bir Türk savunması nedeniyle müttefik ordusunun tarihi yenilgisine yol açacaktır): "Türkiye'yi kurtaran, sonra da Türk Ulusu'nu yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O'nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka birşey değildir" diyecektir ve Çanakkaleyi de hatırlıyarak 'O genç ve dahi Türk Şefi'nin o esnada Çanakkale'de bulunması, müttefikler bakımından talihin en acı darbelerinden biri olmuştur' diye ekliyecektir.
Efsanevi Amerikan Başkanlarından Franklin Roosevelt en büyük üzüntüsünü şu sözlerle anlatır: "En büyük üzüntüm Atatürk ile tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmemiş olmasıdır." Kennedy de "Atatürk bana bu yüzyılın en büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Şüphesiz ki, gerçekleştirdiği derin ve geniş devrimler kadar bir milletin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur" diyecektir.
Pakistan'ın milli şairi Muhammed İkbal ise "Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, onun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik' cümlesi ile Atatürk'e dair düşüncelerini tanımlamıştır.
Arap ve İsrail yöneticileri belki de ilk defa bir konuda, yani Atatürk ile ilgili düşüncelerde görüş birliği sergilemişlerdir: İsrail'in kurucularından ve ilk başbakanı Ben Gurion, 'Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılapçı olmuştur' derken , Mısır'daki gazeteler(Egyptıan Gazette) 'çağının, belki de tüm tarihin en olağanüstü kişilerinden biri' manşetini atıyordu.
UNESCO'nun resmi sayfası Atatürk için şunları yazamakta:' Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur.'