İki yıl önce bu zamanlar, hatta tam tarih vermek gerekirse 26 eylül 2020 tarihi itibari ile Kovid 19 pandemisinin küresel bazda etkilediği insan sayısı 32 milyon sınırında idi. Hayatını kaybedenler de 1 milyon rakamını geride bırakmıştı. Bugün itibari ile Korona virüsü vaka sayısı 616,744,262 ve ölümler de 6,529,572 sayısına ulaştı. Halihazırda hastalığı atlatanlar da 596,047,873 kişi.Peki Alzheimer vaka sayısı ne? 50 milyon civarında .Yani iki yıl önce pandemi kararı verilen CoVit 19 enfeksiyonundaki vaka sayısından daha fazla! Neredeyse her 7 saniyede bir kişi için Alzheimer tanısı konuluyor! Türkiye'de ise 600 bin aile bu hastalıkla mücadele ediyor.
HER 6 KADINDAN BİRİ
Alzheimer's Disease International'ın (ADI) ve Alzheimer Europe'ın (AE) üyesi olan Türkiye Alzheimer Derneği verilerine göre, 65 yaşından sonra her 6 kadından 1'i Alzheimer hastası olurken, erkeklerde bu oran 11'de 1 olarak görülüyor. Yani hastaların 2/3'ü kadın.
Genel olarak bakılırsa, 60 yaşından sonra bir kadının Alzheimer olma riski, kadınların korkulu rüyası olan meme kanseri olma riskinden 2 kat daha fazla.
Bu kadar yaygın bir hastalık durumu söz konusu olmasına rağmen maalesef toplumsal bilincin yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Hatta, Alzheimer'ın normal yaşlanma sürecinin bir parçası olduğunu ve bellek kaybından ibaret olduğunu düşünenler hiç de az değil. Belki, Alzheimer'ın unutkanlıkla başlamasının bu düşüncenin oluşmasında etkisi vardır ancak bu hastalık, kesinlikle unutkanlıkla sınırlı değil. Bu nedenle, Alzheimer Hastalığı konusunda farkındalığı arttırmak için her yılın 21 Eylülü, Dünya Alzheimer Günü olarak kabul ediliyor ve çeşitli etkinlikler düzenlenerek kamusal bilinç arttırılmaya çalışılıyor.
1887'de Würzburg Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra nöroloji ve psikiyatri konusunda uzmanlaşan Dr. Aloysius Alzheimer, bir hastasında gördüğü tabloyu şöyle anlatır: "Beyni, sanki ayrı ayrı duygu ve anı yüklü sayısız ampulden ibaretken, daha sonra bu ampüller esrarengiz şekilde söndü ve giderek loş bir hal alarak, sonuçta adını bile anımsamadığı sonsuz bir karanlıkta kendini buldu..." Esasında, Alzheimer da dahil bir çok hastalık nörodejeneratik hastalıklar grubundadır ve halk arasında bunama denilen demans ana başlığı altında ele alınır. Bilinen en büyük risk faktörü, gittikçe uzayan yaşam süreleri olarak karşımıza çıkmakta. Ayrıca, hormonal ve biyolojik faktörler, iş stresi ve eğitim düzeyleri, kalp hastalıkları gibi bazı hastalıklar ile depresyon ve uyku bozukluklarının da bu hastalığa giden süreçte etkileri incelenmiş durumda.
DAHA İYİ BAKIM SEÇENEKLERİ
Yapılan çalışmalarda 65-67 yaş grubunda yüzde 1'lerde olan hastalık dağılımı, 90'lı yaşlarda yüzde 35'lere çıkabilmekte. Genetik faktörler üzerinde de durulmakta. Apo E isimli bir genin varlığı ile aspirin türevi ilaçlar ve kadınlardaki hormon replasman tedavisinin koruyuculuğuna yönelik yayınlar söz konusu. Tanımlandığı 1907 yılından bu yana bir asırdan fazla zaman geçmiş olsa da, maalesef henüz tedavisi bulunabilmiş değil. Hastalık unutkanlık gibi erken bulgularla başlayıp ilerlemekte, son aşamalarında ise tüm beyin fonksiyonlarının kaybı ile karşımıza çıkmaktadır.
New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırma, Amerika'daki 71 yaş üstü nüfusun yüzde 14.7'sine konulan Alzheimer dahil Demans hastalığı teşhisinin tedavisinin yıllık maliyetinin 157-215 milyar dolar olduğunu, 2040'a kadar maliyetin iki kat artabileceğini gösterdi. Michael Hurd gibi tanınmış kamu iktisatçıları ülkelere, Alzheimer hastaları için daha iyi bakım seçeneklerinin geliştirebilmesi için bir "Ulusal Alzheimer Planı" oluşturulmasını öneriyor. Dünyada 1.5 trilyon dolarlık ilaç sektörünün araştırma bütçesi 213 milyar dolar civarında.
Ve henüz aşı dahil bir çok çalışmalar Alzheimer hastalığı için çözüm olamadı.
Kesin tedavi bulunana kadar, 'Türkiye Alzheimer Stratejik Planı' çalışması ortaya konularak, kamunun bilinçlendirilmesi yapılacak en iyi şey gibi gözüküyor.