Müzeciligin gelecegi
Dünyada çok ünlü müzeler var:
Tarihi 1682 yılına uzanan Louvre Müzesi neredeyse 100 bin metrekare alanı ve pandemi dönemi dışında 8 milyonu aşan ziyaretçi sayısı ile dünyanın en büyük sanat müzelerinden birisidir. Fransa'nın başkentindeki bu müze içinde, tarih öncesi zamanlardan günümüze kadar insanlığın ürettiği elli bine yakın obje görülebiliyor. Müze, özellikle Napolyon Bonapart zamanında, Fransız ordusunun işgal ettiği başta Mısır olmak üzere bir çok ülkeden hukuk ve etik dışı bir dizi uygulamalarla getirilen eserlerle bir hayli zenginleşmiş, döneminde Napolyon Müzesi ismi ile anılır olmuştu. Bu kapsamda, Söke'deki Miletos Antik Kentinden kaçırılan eserler de burada bulunmaktadır.
BİR KÜLTÜR YAĞMACILIĞI
Keza, İngiltere'nin başkenti Londra'daki British Museum, tüm ilgi alanlarını kapsayan ilk halka açık müze olarak tarihi 1753'lere kadar gider. Mimarı tasarımı, Sir Robert Smirke'ye aittir. British Museum, İngiltere'nin başkenti Londra'da, 92.000 metrekarelik bir alanda ve 194 salonda ziyaretçilerini kabul eder. Yaklaşık 10 milyonu bulan eserler içinde, düyanın en büyük ve en kapsamlı koleksiyonları vardır ve ne yazık ki, bunların içinde de çalmakaçırma- kandırarak satın alma ile özellikle ülkemizden götürülen antik çağla ilgili paha biçilmez yapıtlar sergilenmektedir:
Nereidler Anıtı Halikarnassos Mozaikleri ve Knidos Aslanı hemen aklıma gelenler...
Elbette bu kültür yağmacılığının altında yatan bir neden de Rönesans sonrası antik çağa olan merakın cazibesinde birçok seyyahın, bilinen antik kentler içinde en ünlüleri olan Pergamon (Bergama), Ephesos (Efes), Sardeis (Sart, Sard), Miletos (Miletus) ve Assos gibi yerlerin mekanı olan Ege Bölgesi'ne yönelmesidir. Zamanın koşullarında Osmanlı İmparatorluğu güçsüzdür ve bu insanlar, padişah iradesi dahil birçok yöntemi hırsızlıkları için kullanmaktan çekinmemişlerdir. Müzecilik, eski eserlerin toplandığı ve sergilendiği geleneksel anlayış zeminine oturarak kabul görmüş ve giderek de popülar hale gelmiştir. Eserlerin saklandığı ve korunduğu bir tür mabet formları ile klasik dönemlerini geride bırakarak, insanlığın yaşam ve kültür mirası ile belleğinin bir toplumun bireylerine aktarılarak onların gelişmesine katkı sağlanıldığı ve bunun için de çağımızda ortaya çıkan teknolojik gelişmelerin kullanıldığı inovatif sergi teknikleri ve etkinliklerle kendini ifade eden çağdaş ya da modern müzecilik safhasına gelinmiştir.
İZMİR'İN SANAT KOMPLEKSİ
Sergi sunumunu zenginleştirmek için güncellik ve müze konserleri dışında, duvar panolarının yanında anlatımı kuvvetlendirmeye yönelik dekor, kostüm ya da maketler ile üç boyutlu, dokunmatik, interaktif ve simülatör tarzında bilgisayar destekli teknolojilerin kullanılması bu kapsamda ortaya çıkan çabalardır. Günümüzde yukarıdaki iki müze başta olmak üzere NewYork Metropolitan Müzesi, İspanya'daki Museu Nacional d'Art, Museu Picasso,Museu d'Art Contemporani de Barselona (MACBA), Palau Göell, Museu d'Historia (MUHBA) ile komşumuz Yunanistan'daki Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi, yukarıda sayılan uygulamalarının hepsini yapmaktadırlar. Şehrimizde 140 yıllık Tekel fabrikasının restorasyon, renovasyon ve yeniden inşa çalışmalarının ardından İzmir'in kültür ve sanat dünyasına armağan edilen ve bu yıl açılışı yapılan kompleks hepimizi mutlu etti. İzmir Arkeoloji ve Etnografya Müzesi ile İzmir Resim ve Heykel Müzesinin taşındığı ve İzmir Kültür Sanat Fabrikası ismi verilen17 bin metrekarelik bu alanda, kütüphaneler ile atölye çalışmaları, sinema, konser gibi her türlü açık hava etkinliğinin yapılabildiği 9.200 metrekarelik peyzaj alanı da mevcut.
TEKNOLOJIK TRENDLER
Gelinen noktada, artık müzeler ziyaretçi bekleyen değil onların ayağına giden 360 derece panaromik görüntüler işliğinde oturduğunuz yerden gezebileceğimiz internet ya da webb sayfaları imkanlarının kullanıldığı modern iletişim teknikleri kapsamında "mobil müzecilik" anlayışına geçtiler. Artık, mobil müzecilik, dokunulabilir müzecilik ve sanal müzecilik gibi yeni trendlerden bahsediliyor. Müzecilik nasıl evrilirse evrilsin, bilgilendirirken öğreten ve eğiten, bir bütün olarak toplumun beğeni, zevk ve estetik standartların artıran, bireylere bir kültür enjeksiyonunu şırınga etme vasfını hiç kaybetmeyecektir. Ne de olsa Patrick Boylan gibi müelliflerin, müzeyi, ulusu bir arada tutan unsurların arasında ordu, yayın organı, üniversiteler ile birlikte sayması ve toplumun bilinç ve iradesinin hâkim olduğu yerler olduğu vurgusunu yapması, hep rehberimiz olacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.