30 Ağustos’tan Lozan’a
Geçen ay, yani Temmuz'un 24'ünde, Lozan Antlaşması'nın yüzüncü yılı doldu. Bu antlaşma, Türkiye gibi içinde bulunduğu çoğrafyada en uzun siyasi geçmişi olan bir ülkenin, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan bir yokoluş tehlikesinin Atatürk tarafından başlatılan Kurtuluş Savaşı ile bertaraf edilmesinin hukuki ve siyasi metnidir.
Ayrıca yeni Türk devletinin de uluslararası camiada tescilidir. Dönemin Balkan ülkeleri için neredeyse tek ortak dış politika, Osmanlı Devletinin varlığının sona erdirilmesidir. Nitekim Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya'nın katalizörlüğünde Balkan Birliğini oluşturarak 7 Ekim 1912 tarihinde savaş ilan ettiler ve Balkanlardaki Türk mevcudiyetini acımasızca katlettiler. 7 ay sonra savaş sona erdiğinde, Balkanlardaki topraklarımızın büyük bölümünü kaybetmiştik ve 2,3 milyon yurttaşımızdan geriye kalan 1.4 milyon insandı.
Yani bir milyon vatarndaşın 632.408'i kıyıma uğramış, geriye kalanlar da İstanbul ve Anadolu'ya kaçarak canlarını zorlukla kurtarabilmişlerdi. Ama sırada, dört imparatorluğuk ile dört hanedanın yıkılmasına yol açacak küresel bir savaş vardı. 1914 yılının 28 temmuzunda, Birinci Dünya Savaşı başlayacak, savaşın başat ülkesi Almanya'nın ulusal çıkarları kapsamında cephenin dağıtılması için oluşturduğu stratejisinin yerli uzantıları aracılığı ile Osmanlı da 11 Kasım 1914 yılında itilaf devletlerine savaş ilan edecektir.
Savaşın sona ereceği 11 kasım 1918 yılına kadar Çanakkale savunması gibi sadece milletimize değil tüm dünyaya kurtuluş için ilham olan gururla anılan olağanüstü kahranmanlık örnekleri yaşansa da savaş sonunda yenilgi ve vatanın işgali söz konusu olacaktır.
VATAN KURTARMA DAVASI
15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Ordusunca İzmir'in işgalinin ardından Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıkması, ulusal tarihimizin dönüm noktası olacak, birinci, ikinci İnönü ve Sakarya muharebeleri ardından Başkomutanlık Meydan Savaşı(30 Ağustos 1922) ve nihayetinde 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in kurtuluşu gerçekleştirilecektir.
101 yıl önce bu günlerde, yani 26-30 Ağustos arası, Ulusumuz, bir mutlak yok oluştan kurtulmak için, askeri bir dehanın komutasında, Başkomutanlık Meydan Savaşı gerçekleştiriyordu.
Tarihimizin en karanlık döneminden, tüm ulusumuzun özverisi ve azmi ile, sıradışı bir önderin liderliğinde, Türk Milleti ve Devleti. adeta küllerinden sonsuza kadar varolacağı bir doğumu gerçekleştirdi. Ancak, bu süreç hiç de kolay değildi.Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı, ülkenin tüm kaynaklarını tüketmişti. Devlet zayıf, insanlar aç ve fakirdi. Bu şartlarda ilan edilen genel seferberlik sağlayamıyor, Yunan Ordusu ile aradaki eşitsizlik giderilemiyor, muharip güç olması gereken noktalara ulaşamıyordu. Ama dava, vatanı kurtarmak gibi haklı bir dava idi ve milli mücadele ile Misak-ı Milli ana hedefti.
YENİ BİR TÜRK DEVLETİ
Atatürk'ün önderliğinde, ordumuzun 26 Ağustos 1922'de başlattığı bu destansı savaş, eşi bulunmaz bir askeri ve siyasi zaferler manzumesi yarattı. Mudanya Ateşkes anlaşması ile Mondros mütarekesi yok hükmüne geldi. Türkiye Cumhuriyetinin varlığını tüm dünyaya deklare edecek olan Lozan anlaşmasına zemin hazırladı.
Ve tüm sömürü altındaki uluslar için ilham alınacak bir başarı öyküsü yaratıldı. Bu büyük başarı sonrası , Yunan Ordusunu domine eden İngiltere'deki Lloyd George Hükümeti devrilirken, istilacı Yunan Küçük Asya Ordusunun komutanları ile dönemin Yunan Başbakanı dahil bu yayılmacı politikayı uygulatan siyasiler, ülkelerinde idam ile yargılandılar. 26 -30 Ağustos 1922 tarhlerinde, beş gün içinde Yunan İstilacıların kesin yenilgisi ve imhası ile sonuçlanan Başkomutanık Meydan Muharebesi,bir muazzam askeri başarı öyküsüdür ki sonrasında da Lozan Antlaşması ile siyasi zaferleri getirmiştir. Tahakküm altındaki tüm ulusların kurtuluşunu müjdeleyen ve ulusumuza ilelebet yaşayacağı bağımsız yeni bir Türk Devleti kazandıran Zafer Bayramımızı yaratan başta Atatürk olmak üzere, bu savaşta şehit düşen 547 subay ve 13.829 erimizi minnet ve şükran ile anıyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.