Ankara'nın en büyük düzlüklerinden Çubuk Ovası, 1402 yılında çağının iki büyük Türk Hakanının kıyasıya savaşına mekan oldu: Timur ve Yıldırım Beyazıt'ın...
Anadolu'nun doğu sınırlarından Hindistan'a kadar muazzam bir coğrafyada devasa bir imparatorluk kurmuş olan Timur, gözünü Osmanlı topraklarına dikmişti.
Öncesinde Bağdat'ı almış, Mısır'da Memluklu Sultanı Berkuk da ölünce, önünde Beyazıt dışında rakip kalmamıştı. Bizim tarihçiler, Timur karşısında Osmanlı'nın yenilmesi ve kardeş katlinin hüküm sürdüğü Fetret Devri'ne tepki olarak Timur'u radarına almasa da üç kıtaya yayılan bir imparatorluk kurmuş Türk hükümdarı görmezden gelinemez!
KORKULU RÜYASI OLDU
Sadece Asya'da değil o çağın korkulu rüyası haline gelen Timur, 17 büyük savaşı kazanıp 27 ülkeye boyun eğdirmişti. Bizans dahil sayısız devleti haraca bağlamıştı.
İsmi, Çağatay Türkçesinde Timur olarak geçer, günümüzde anlamı Demir'dir.
Barlas Boyu'nun Turagay soyuna ait bir ailede dünyaya gelir. 13. Yüzyıl'ın efsanevi hakanı Cengiz Han'a bağlı göçebe kavimlerdeki Türklerdendi. Kendisinden hoşlanmayan dönemin tarihçilerinden Ibn Arabşah, "Doğduğunda avuçlarının kana bulanmış olduğu söylenir, bu da çok kan dökeceği şeklinde yorumlanmış" diye yazar.. 1360'larda, 24 yaşında Barlas Soyu'nun başına geçer. Moğol Hanı'nın emrinde girse de Maveraünnehir'e sahip olup Harzem ve Horasan'a seferler düzenler.
1388'lerde tüm İran ve çevresi emrindedir.
Devam eden 10 yılda Afganistan, Hindistan, Gürcistan ve Moskova'ya kadar tüm Kafkasya'yı alır... Ardından da Şam, Bağdat tüm Mezopotamya ve Mısır'ı...
İZMİR'İ 7 GÜNDE FETHETTİ
1402'deki Ankara Savaşı sonrası tüm Anadolu'yu işgal eder. Konuşmalarının birinde, Yıldırım Beyazıt'ın, "İki müslüman Hakan savaştık da ne oldu! Şimdi tüm Anadolu'da Hristiyanlar cirit atacak" deyince, Bizans kentlerini yağma eder ve Anadolu'daki son Hristiyan Kalesi olarak Rodos Şövalyeleri'nce korunan İzmir'i yedi günde fetheder. Yardım için gelen donanmaya, mancınıklarla şövalye kellerini fırlattığı ve dehşete düşen Bizanslıların kaçtıkları söylenir!
İngiliz tarihçi Justin Marozzi'nin de belirttiği gibi, her ne kadar savaşı öncelese de ömrü savaşlarla geçmedi. Semerkand ve Buhara dahil birçok şehirde yaptırdığı ölümsüz eserlerle 'Timür Rönesansı' dedikleri kültürel döneme imza attı.
Harold Lamp, "Milliyetçiliğin 19 yy'da ortaya çıktığını savunanlar Timur'u tanımamışlar...
O, dünyada Türklerden başka kimsenin olmaması gerektiğine inanan bir hükümdardı" der. Timur Bağdat'ı aldığında, İran güzellemeleri ile ünlü şair Firdevsi'nin mezarını da ziyaret ettiği ve "Kalk mezarından Firdevs, küçük gördüğün Türk'ün ayaklarının altında yatıyorsun, buraya kadar tek İranlıyı sağ bırakmadım" dediği söylenir.
BATIYA ESEN SON FIRTINA
Amerikalı tarihçi Stanford Shaw da, Süpermen'e gönderme yapar: "Bizim Sezar, Cengiz ve Timur'larımız olmadığından hayali Supermenler yaratmak zorunda kaldık..." İngiliz tarihçi Prof. Dr. J.M.Roberts ise, "Timur, bir hükümdarın kazanabileceği zaferler konusunda eşi benzeri olmayan birisi idi. O, doğudan batıya esen son büyük fırtına idi" der..
Çağdaşı olan ve Timur ile tanışan İbni Haldun da, "Hayatımda nice hükümdarlar tanıdım ancak gerçek hükümdarın kim olduğunu Emir Timur'u tanıyınca anladım. O, gerçek bir cihan hakanıydı" diye not düşer.
Atatürk de bir askeri kurmay olarak Ankara Savaşı'nı etüt eder ve "Timurlenk muhakkak ki dünyanın en büyük askeridir. Yıldırım Beyazıt'ın kıskacından ancak Timur kurtulup savaş kazanabilirdi" diye notunu düşer.
Timur, 1405'te çıktığı Çin seferinde hastalanıp vefat eder. Soyundan gelenlerin Hindistan'da kurduğu Babürşahlar 1857'ye kadar ayakta kalır. Doğrusu, çağına damga vurmuş bu Türk Cihangir'i daha fazla tanımalıyız. Konu ile ilgilenen okuyucularıma üç kitap önerisi ile yazımı noktalamak isterim:
-Timur, Ali Murat Seyman, Olympia Yayınları. - Timurlenk, Justin Marozzi,YapıKredi Yayınları.