Türkiye'de elektrikli araç sayısı hızla artıyor. Şimdilik 72 bin gibi bir rakam söz konusu ancak otomotiv firmaları sadece 2024 için 100 bin satış sayısına ulaşmayı hedefliyor. Yani aylık ortalama 10 bin şeklinde düşünebiliriz.
2022 yılında satış yapılan elektrikli otomobil miktarı sadece 7 bin 733 adetti. 2023 yılına gelindiğinde ise yüzde 844'lük bir artış yaşandı. Geçen yıl en çok satılan elektrikli otomobil Togg oldu, 19 bin 583 adet satıldı. Onu takip eden Tesla ise 12.150 rakamına ulaştı.
Üçüncü sırada ise 2.892 satışla Renault Megane var. Otomotiv endüstrisinin yeni gözdeleri olan bu modeller, hem yakıt tasarrufu hem de çevre kirliliği ve karbon emüsyonuna olumlu katkıları nedeniyle giderek pazar payını arttıracak.
TARİHİ OLDUKÇA ESKİ
Son yıllarda adından çok bahsedilse de esasında hayli eski bir tarihi var. Ülkemize ilk elektrikli otomobil 1888'de II. Abdülhamit için İngiliz orijinli Messrs Immisch&Co şirketine özel siparişle getirildi. 20 amper 48 voltluk bu arabayı Magnus Volk ve Moritz Immisch isimli mühendisler tasarlamıştı.
1897'lere gelindiğinde New York'ta elektrikli otomobillerden oluşan taksi filoları kurulmuştu. Ancak 1920'lerde gerek içten yanmalı motor teknolojisindeki gelişmeler gerekse benzin ve dizel otomobillerin Ford Motor gibi şirketlerce seri üretilmesiyle fiyatlarda ciddi düşüşler, elektrikli otomobile ilginin yok olmasına yol açtı. 1970 ve 80'lerde ise tekrarlayan enerji krizleri sonrasında petrol piyasasındaki büyük dalgalanmalar, otomobil endüstrisinin elektrikli motorları tekrar hatırlamasına yol açtı. Çevre bilincinin artmasıyla karbon emüsyonu gibi terminolojiler ya da atmosferdeki azon tabakası her sürücünün gündemine girmişti.
Elektrikli otomobillerin motoru, standart içten yanmalı motorların aksine rölanti söz konusu olmadığından geniş hız aralığında yüksek tork imkanı sağlar. Dolayısıyla şanzıman, debriyaj ve diğer dönüştürücü aksamlara ihtiyaç olmaz. Klasik otomobillerdeki en önemli aşınma ve masraf kalemlerinin bunlar olduğu düşünüldüğünde bakım ve onarım tasarrufunun ne boyutlarda olduğu tasavvur edilebilir. Üstelik elektrikli motorlar, benzin ve mazotlulara göre neredeyse sessizce görevlerini yaptıkları, ayrıca toksik gaz çıkarmadıkları da malumunuz. Motor verimliliklerinin üç kat olduğunu da not edelim.
HALA EKSİKLERİ VAR
Sonuçta her sürücünün rüyası ekonomik, sessiz ve çevreye duyarlı bir otomobil ortaya çıkıyor. Ama şimdilik menzil mesafesi ve şarj en önemli sorun.
Ayrıca maliyetleri de daha pahalı.
Türkiye'de geçen sene 150 kadar şirket şarj istasyon ağı kurmak için yetki aldı.
Halihazırda ülkemizde 4 bin civarında istasyonda 10 bin şarj cihazı hizmet veriyor.
Vestel, Shell ve Oyak gibi büyük şirketler piyasanın ana oyuncuları. Altyapı tamamlandığında, AC ve DC şarj aletlerine 180 kw ile benzinli bir araca yakıt doldurma süresi kadar zaman diliminde dolum yapılması hedefleniyor. Ayrıca ev, site veya AVM otoparklarında da bu otomobiller, güvenli ve kesintisiz şarj edilebiliyor. Yakın zamanda, elektrikli otomobillerdeki teknolojik gelişmelerin, içten yanmalı motor kullanan otomobillerdeki ortalama 750 km menzile sahip olacağından kuşku yok. Bugün bile bu menzili geçen markalar söz konusu.
Japonya'daki Yeni Enerji ve Endüstriyel Teknoloji Geliştirme Organizasyonu, mevcut bataryaların 3 yıl içinde 1600 km menzile ulaşacağını öngörüyor.
KRİTİK BİR EŞİKTEYİZ
Dünyanın en ciddi sorunu olan küresel iklim değişikliğini provoke eden ana etmenlerden birisinin karbon emisyonundaki artış olduğu herkesin bildiği bir gerçek. Bunda da tüm gezegende dolaşan ve petrol türevi kullanan yaklaşık 1.5 milyar aracın etkisini, pek çok bilimsel araştırma teyit ediyor. Şimdilik 27 milyon rakamına ulaşan sıfır emisyonlu elektrikli otomobil sayısının artması iyiye işaret. İngiltere ve Fransa gibi ülkeler 2040'a kadar, geleneksel içten yanmalı motorlu araçların kullanımdan kalkmasına yönelik düzenlemelere başladı bile. 2030'a kadar yollarda görünen elektrikli araç sayısı 200 milyona yaklaşacak. Görünen o ki otomotiv endüstrisi ve dolaylı olarak da toplum, şarj noktasından binasına kadar, ulaşım araçlarına güç sağlayan altyapının kökten değiştiği kritik bir eşikte.