Historiografi ve ‘Durant’lar
Bir bilim dalı olan historiografi, tarih yazımıdır. Olayları yer ve zaman perspektifinde anlatan, öncesi ve sonrasındaki olaylarla bağlamları ve etkileşimleri parelelinde, her ulusun kurduğu medeniyeti kendi iç dinamikleri kapsamında değerlendirir. Bu bilimde, Will ve Ariel Durant'ın yaklaşık 40 yılda yazdıkları 11 ciltlik "The Story of Civilization" eseri, bir kült olarak kabul edilir. Durant'lar, bütüncül ve objektif bir bakış acısı ile uygarlıkları sadece savaşlar, kahramanlıklar ve uygulanan dönem politikarı düzleminden anlatmayı bir tarafa bırakarak sıradan insanın günlük yaşamına odaklanıp, bu vizyon ile dönemin yaşam koşullarını irdelemeyi öncelerler. Bu kapsamda, 'Our Oriental Heritage" isimli eserlerinde, 'Yunan ile başlatılıp Asya'yı tek cümle ile geçen 'batı merkezli tarih' anlatımlarına itiraz ederek, bu tür tarihçiliği 'ölümcül bir hata' olarak eleştirirler.
SÜMERLERİN MİRASI
Will ve Ariel Durant, 6 bin yıllık yazılı tarihin beşiğini, ülkemizin merkezinde olduğu yakın doğu olarak belirler. Bugün batı kültürü olarak tanımlanan, Girit, Yunan ve Roma ekseninde anlatılan tarım ve ticaretten, ilk madeni paralara, geometri ve astronomiden saat ve takvime, mürekkep ve kağıttan alfabeye, okullardan tek tanrıcılığa, edebiyattan kozmetiğe, arabadan gelir vergisine her ne konu üzerinde durulursa durulsun hepsini yaratanlar, ırkları ve kökenlerini net olarak bilmediğimiz bir halkın kurduğu Sümer Uygarlığı'dır.
Sümerler, Durant'lar için gelmiş geçmiş medeniyetler arasında emsalsiz ve en yaratıcı olan uygarlıktır.
Sümerlerin mirası, 'yaşamı iyi ve kolay yapan her şeyi' insanoğluna sunmalarıdır. Bu mirastan Babiller, Mısırlılar nihayetinde de Girit, Yunan ve Romalılar yararlanacaktır. Nitekim, 285 yasalık Hammurabi kanunları, özel mülkten aileye, ticaretten iş hukukuna, neredeyse bilimsel bir düzende, kendisinden binlerce yıl sonra kurulan kimi Avrupa Devletlerinin modern medeni hukuk sisteminden daha gelişmiş içeriktedir.
NAPOLEON'UN SEFERİ
Mısır medeniyeti bu kültürel aktarımda önemlidir ve bu uygarlığa yönelimin en büyük hazırlıyıcılarından birisi de hiç kuşkusuz Napoleon'dur.
Her ne kadar Napoleon'un Mısır Seferi, doğu ticaret yolları üzerinde üstünlük elde etmek için yapılan bir emperialist girişim olsa da yanında götürdüğü yüzü aşkın mühendis, sanatçı ve bilim insanı, bugünün arkeolojisi, antropolojisi, astronomisi, demografi, mikroekonomi, dil ve tarih bilim dallarına eşsiz katkılar sağlamıştır.
Jean Francois Champollion'un üç dilde yazılmış Rosetta taşından yaralanarak hiyeroglifleri çözmesi mümkün olabilmiş, böylece antik çağ tarihi ve arkeolojisinin bir alt kolu olarak Egyptoloji (Mısır bilimi) ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, uygarlığı eski Yunan'ın başlatmadığı, Sümerlerden Mısır'a geçen mirasın, savaşlar ve ticaret yolu ile eski Yunanlılarca deyim yerinde ise aşırılarak üzerine konulduğu kanıtlanabilmiştir.
MEDENİYETİN BEŞİĞİ
Durant, oryantal mirasımız (Our Oriental Heritage) kitabında, "Bugün Babil'in kalıntılarına bakanlar, Fırat Nehri'nin kenarındaki bu çorak toprakların, bir zamanlar astronomiyi yarattığını, tıbbı geliştirdiğini, dilbilgisini bilimselleştirdiğini, yasa metinlerini ilk olarak kaleme aldığını, Yunanlılara fizik, matematik ve felsefeninin temel ilkelerini öğrettiğini, Yahudilere dünyaya tevdi edecekleri mitolojiyi verdiğini, karanlık Avrupa ortaçağ ruhunu dağıtmak için kullanılan bilimsel ve mimari irfanın kaynağı olduğunu tahmin etmeleri mümkün değildir" der.
Tarihi ve insan kültürünün evrimini, bireysel deneyimlerinden yola çıkarak kaleme alan,bu sıradışı perspektif ile uygarlıkları araştıran ve kendine özgü analizleri eşliğinde kült tarih ansiklopedilerini insanlığa armağan eden Will ve Ariel Durant'ın anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.