Geçen haftalarda, 2024 Ekonomi Nobel ödülü alan Daron Acemoğlu'nu, bir konferansta, ana dilimizle dinleme şansımız oldu. Anlatımı sadece küresel ekonomi ile ilgili değildi, geniş bir perspektiften geleceğin şifrelerini tanımladı. Daron Hoca'ya göre, yakın ve orta vadede, dünyayı dönüştürecek altı ana akım gelişme söz konusu! Bunları şu şekilde sıraladı: Küresel iklim değişikliği, Yapay zeka ve bunun getireceği eşitsizlikler ile istihdam sorunları, demokrasi ve rejime dair krizler, makroekonomik sıkıntılar ve genel ekonomi ile ilgili değişikliklere ek olarak yaşlanan nüfus... İnsanlar için günümüzde yaşlanmanın başladığı yaşlar 60'lardan 85'lere kadar yükseldi. Artık yaştan ziyade kronolojik yaş yerine biyolojik yaş esas alınmakta. Nihayetinde, yaşlanma, kompleks bir süreç ve biyolojik olduğu kadar psikolojik ve sosyal alt başlıkları da kapsıyor. Canlı, var olması ile birlikte, belirli bir süre içinde mature oluyor, sonrasında da fizyolojik kapasitesi giderek azalarak, yaşam fonksiyonları aksamaya başlıyor. Ömür ile vücudun hacimsel büyüklüğü arasında da herhangi bir bağlantı yok, örneğin bazı balina ve kaplumbağa türlerinin yaşam süreleri 300 yılı aşabilirken, filler insanlara yakın bir ömür süresine sahip. Yaşlanma hızında bireysel farklılıklar da çok önem arz eder. Genetik ve beslenme, sigara ve alkol gibi toksik madde kullanımı, madencilik tarzı meslekler ile sosyal çevrenin oluşturduğu çevresel (ekzojen) faktörler yaşlanmada etkin. Yaşlanmayı, herhalde, tüm davranışları yaşa bağlı sınırlamalarla dolu çocuklar dışında arzu eden başka kimse yoktur! İlginç olan husus ise, yaşlanmada deneyim ve yaşanmışlıklar bağlamında entelektüel kapasite artarken vücudun fizyolojik kapasitesinin ters orantılı olarak azalmasıdır! Bilindiği gibi, vücut ağırlığının büyük bölümünü kas kitlesi oluşturur. Yaşlanma ile sarkopeni denilen kas kitle kaybı meydana gelir. Bunun nedeni, kas hücresinde ortaya çıkan metabolizma farklılaşmasıdır. Teknik terimle bu hücreler anabolik değil katabolik bir döneme geçer. Yani, hücreler giderek büyümemeye dolayısı ile de azalmaya başlar. Burada bahsedilen şey hücre yaşlanmasıdır. Yaşlandıkça hücre yenilenme hızı da düşer, çocuklardaki gibi çok hızlı ve sağlıklı değil, yavaştır. Çünkü serbest oksijen radikalleri gibi metabolik ve ek olarak genetik defisitler, organellerinin ve bir bütün olarak hücre ve dokuların işlevlerini bozarak kısır döngü şeklinde yaşlılık sürecini ivmelendir. Bu noktada, vücuttaki protein yetersizliği birçok rahatsızlıklara ve hastalıklara yol açtığı gibi, yaşlanmayı da hızlandırır. Kas hücresinin fonksiyonları ve çoğalması için gerekli bazı hormon ve hormon benzeri maddelerin içinde IGF-1 denilen karaciğerde üretilen İnsülin benzeri büyüme faktörleri çok önemli işlevlere sahip olması ile dikkati çeker. Bu hormon insülin gibi kas hücresinin GLUT4 denilen özel reseptörlerini kullanır. İnsülin bu mekanizma ile hücre içine glikozu itekler ve hücre bundan yaşamı içim gerekli enerjiyi üretir. Ancak, insülin direnci gibi bir durum varsa, zaten yaşlılıkla miktarı düşen IGF-1 hormonu, GLUT4 kapısını kullanarak hücre içine girip büyüme ve çoğalma yapıcı etkisini oluşturamayacağından yaşlanma da hızlanır.
BIR ÖMRE YILLAR SIGDIRMAK
Bu mekanizmayı yavaşlatmak mümkün olabilir mi? Tüm bilim insanlarının neredeyse ortak çalışma amaçlarından birisi de, yaşlılığı durdurmak ya da yavaşlatmak üzere yapılan çalışmalara odaklıdır. Bireysel olarak dengeli beslenme, ideal kilo ve egzersiz neredeyse ortak önerilerdir. Yaş ilerledikçe, karbonhidrat ve genel olarak şeker tüketiminin azaltılması, yemek aralıklarının arttırılması, akşam yemeklerinin erken yenilmesi şeklinde tavsiyeler çoğalır. Kuşkusuz normal kas hücresi için protein dışında sıvı, elektrolitler dahil bir çok ihtiyaç listesi söz konusudur. Ancak konu yaşlanma olunca,2070'li yıllardan sonra 80 yaş üstü bireylerin nüfusunun 850 milyonlara ulaşacağı göz önüne alındığında, sadece hücre metabolizmasını ele almanın yetersiz olacağı bir düzleme doğru insanlığın hızla yol aldığını görmekteyiz. Kayıtlara göre 1997 yılında 122 yaşında ölen bir Fransız (Jeanne Calment) en yaşlı insan olarak kabul ediliyor. Ancak sınırları 1000 yaşa kadar çıkaran Profesör Aubrey De Grey gibi bilim insanları da var. Yaşla beraber ortaya çıkan kalp, kanser ve demans gibi hastalıklar da bir başka olgu. Dolayısı ile uzun yaştan ziyade sağlıklı bir ömür ya da hastalıkları mümkün olduğu kadar geciktirme, sağlık sektörünün temel amacı gibi görünüyor. Genetik mühendisliği ve rekombinant teknolojisinin, günümüzde imkan dahiline soktuğu klonlama dahil başta etik olmak üzere bir çok soruna zemin hazırlayan gelişmelere değinmiyorum bile! Tarihin en büyük figürlerinden Büyük İskender 32 yıllık bir ömür sürmüştü. Fatih Sultan Mehmet de öldüğünde 49 yaşında idi. Napolyon 51, Atatürk ise 57 yaşında vefat etmişti. Aslolan, bir ömre kaç yılın sığdırıldığı değil, o ömürde kendiniz ve insanlık için ne yapabildiğinizle ilgili bir düşünce yapısına evirilmemiz herhalde! Dolayısı ile, Daron Hoca'yı kaygılandıran konuların en hafifi 'Yaşlanma" olabilir!