Bugüne kadar İstanbul'un başında olması gereken kritik zamanların çoğunda şehir dışında olan Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yabancı misyon şefleriyle yapılacak görüşmelerin Dışişleri'ne bildirilmesi uygulamasına öyle bir tepki gösterdi ki, derdinin İstanbul'u yönetmek olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.
Belediye başkanlarının yabancı ülke temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerin bakanlık iznine bağlanması geçtiğimiz haftanın çok konuşulan konularından biri oldu. Başta muhalefet temsilcileri olmak üzere birçok isim düzenlemeye tepki gösterdi. Valiliğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gönderdiği yazı üzerinden eleştiri konusu yapılan düzenleme aslında çok da yeni sayılmaz...
KARAR 3 HAZİRAN TARİHİNDE ALINDI
Üstelik Cumhurbaşkanlığı'nın 3 Haziran tarihli yazısıyla ilk kez uygulamaya konulan karar, sadece belediyeleri değil tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsıyor. Valilikler tarafından belediyelere gönderilen bu yazıda, "telefon görüşmeleri dahil, yabancı ülke temsilciliklerinin taleplerinin resen karşılanmaması, bu taleplerin Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü üzerinden yapılması gerektiği" ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanlığı'nın söz konusu yazısında kararın gerekçesi ise şöyle açıklandı:
"Bakanlarımız ve valilerimiz dahil üst düzey zevattan, diğer tüm kamu kuruluş yetkililerinin telefon görüşmesi dahil randevu taleplerinin karşılanmasında Dışişleri Bakanlığı'nca mütekabiliyet ilkesi, ikili siyasi ilişkiler, teamüllere ve uluslararası protokole ilişkin diğer mülahazalar esas alınarak görüş oluşturulmaktadır." CHP her ne kadar bu uygulamayı partili belediye başkanlarının büyükelçilerle görüşmesini engellemeye dönük bir hamle olarak lanse etmeye çalışsa da tepkilerinin asıl nedeninin bu olmadığı açık. Bu düzenlemeyi en çok hedef alanların başında gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mega kent kar altındayken İngiliz Büyükelçi Dominick Chilcott ile yediği ve içeriği basına açıklanmayan sır yemek hala hafızalarda... Aynı şekilde Amerikan büyükelçisi Jeff Flake'nin göreve gelir gelmez Ankara dururken İmamoğlu ile görüşmek için İstanbul'a koştuğunu da unutmamak gerekiyor.
İTİRAZ ETMESİ ÇOK DOĞAL
Dış basına verdiği demeçlerin neredeyse hiçbirinde İstanbul'la ilgili kısacık bir cümle bile olmayan İmamoğlu'nun ülke yönetimini hedef göstermekten başka bir amaca hizmet etmediği ortadayken, şimdi bu görüşmelerinin izne tabi tutulmasını 'hükümet eliyle sınırlama' olarak lanse etmesi tabi ki çok normal.
Göreve geldiği tarihten bu yana İstanbul'un yaşadığı tüm doğal afetlerde şehir ya da her nedense ülke dışında olduğu ortaya çıkan hatta bu süreçleri daha sağlıklı yönetebilmek adına görevinin başına dönmeye bile tenezzül etmeyen İmamoğlu'nun, gerçek niyetinin İstanbul olmadığını artık herkes biliyor. Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı olabilmek için ülkesinde bulamadığı desteği dışarıda arayan CHP'li başkan bu karara itiraz etmesin de kim etsin değil mi?
GİZLİ GÜNDEM İÇİN HER YOL MÜBAH
Gizli gündemini uygulamaya koymak için her yolu mübah gören İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, kendi partisinin liderini bile çiğnemekten çekinmezken böyle bir uygulamaya riayet etmek zorunda kalırsa ülke yönetimini kimseye şikayet edemez ki... Ancak burada olaylara tamamen başka bir açıdan bakmakta fayda var... İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi büyük bir kamu kurumunu yöneten kişilerin yaptığı uluslararası görüşmeleri sadece CHP Genel Merkezi'ne bildirmesi ne kadar doğru... Yani İmamoğlu'nun ya da onun gibi başka bir belediye başkanının, kimseye bildirmeden kafasına estiği gibi, kendisini Türkiye'de siyasi iktidarı yönlendirmek amacıyla kullanan yabancı güçlere hizmet etmesine izin verilmesi ne kadar normal? Aynı şekilde bu uygulamayı tanımadıklarını açıklayan CHP Genel Merkezi'nin de asıl kendi belediye başkanlarının ülkeyi şikayet ettiği görüşmelerden rahatsız olmamaları garip değil mi?