Sığınmacılar ve insani sorumluluk
Yıllardır Suriyeli sığınmacıları milli güvenlik sorunu gibi gösterip siyaset malzemesi haline getirenler Ankara'nın Şam yönetimiyle muhalif grupların uzlaşmasını istemesinden rahatsız oluyor. Türkiye'nin tam 11 yıldır sahip çıktığı sığınmacıları iç savaşın devam ettiği bir ortama hiçbir güvence almadan geri göndermesinin insani sorumlulukla bağdaşmadığını anlamak istemiyorlar.
İç savaşın başladığı günden bu yana Suriyeli sığınmacılara sahip çıkan Türkiye, aradan geçen yıllar boyunca topraklarının yanı başında cirit atan terörist grupların temizlenmesi ve barışın hakim olması için hem sahada hem de masada çok sayıda girişimde bulundu. Bu girişimler, sadece topraklarımıza yönelik tacizler ve terör saldırılarına son vermek için değil, aynı zamanda kapılarımızı açtığımız komşularımızın savaşın sonunda ülkelerine güvenle dönebilmeleri için yapıldı.
BU GİRİŞİMLER İLK DEĞİL
Bugünlerde Suriye'nin dış destekli terörist gruplardan arındırılması için yeniden bir askeri harekat hazırlığı içinde olan Türkiye, aynı zamanda diplomatik yollardan da ülkedeki muhalif gruplarla Esad yönetimi arasında barışın sağlanması için çaba gösteriyor. Bu çaba, muhalefet tarafından her ne kadar Türkiye'nin Suriye politikasında köklü bir değişim yaptığı yönünde yorumlansa da gerçek tam olarak böyle değil. Çünkü Ankara'nın bu yöndeki çabaları yeni değil...
Esad yönetimi ile hiçbir üst düzey temasın bulunmadığı 2015 yılında Ankara'nın Suriye topraklarına barış gelmesi için öncülük ettiği ve İran ile Rusya'nın katılımıyla gerçekleşen Astana görüşmeleri bile bunun en somut kanıtlarından biri.
HANGİ ÜLKE BUNU İSTER Kİ!
Komşusundaki savaşın olumsuz etkilerini en çok hisseden ülkelerin başında gelen Türkiye, hem topraklarına yönelik saldırı ve tacizleri durdurmak hem de sığınmacıları güvenli şekilde geri göndermek için her yolu deniyor. Şimdi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Brüksel'de yaptığı ayaküstü bir görüşmeden ve bu görüşme üzerine kurduğu birkaç cümleden yola çıkıp, Ankara'nın Şam'la ilişkilerde yeni bir aşamaya geçtiğini ya da geçmek istediğini söylemek ne kadar akılcı? Sonuçta hangi ülke dibinde savaş olmasını, sınırlarının sürekli taciz edilmesini ya da mülteci akına uğramayı ister ki?
KAPILARINI KAPATAMAZDI
Türkiye bundan tam 11 yıl önce yanı başındaki iç savaşın olumsuz sonuçlarından kaçamadı. O gün, ölümden kaçan komşu ülkenin vatandaşlarına kapılarını kapaması mümkün değildi. Sadece Türkiye değil, Suriye ile sınırı bulunan hiçbir ülke kaçamadı.
Belki kapılarını kapatsa başta muhalefet olmak üzere birçok kesim hükümeti insanlık suçu işlemekle suçlardı. Ki bu eleştiri o günkü şartlarda çok da haklı bir eleştiri olurdu.
Ama, Türkiye o dönemde böyle insanlık dışı bir tutum izlemedi. Şimdi aradan geçen sürede hala ilk günkü gibi taraflar arasında anlaşma yapılmasını istemesi normal değil mi? Ülkesinde yıllardır kol kanat gerdiği sığınmacıları rejimin kollarına hiçbir güvence olmadan neden atsın ki?
O zaman yıllardır neden bu insanlara sahip çıktığı sorgulanmaz mı? Yıllardır sığınmacıları milli güvenlik sorunu gibi gösterip siyaset malzemesi haline getirenlerin şimdi bu yapılanları eleştirmeye hakkı yok. Güvenli bölgelerde yeni yerleşim yerleri kuran Türkiye'nin, Suriyelilerin dönüş sürecini başlatmak için Çavuşoğlu'nun da dediği gibi taraflar arası uzlaşı için fırsat kollaması neden bazı kesimler tarafından Şam yönetimine yaklaşmak olarak algılanıyor kurdu- anlamak mümkün değil.
LÜBNAN SURİYELİLERİN DÖNÜŞÜ İÇİN ANLAŞTI
Türkiye'nin yürüttüğü diplomatik çabalar ile eş zamanlı Lübnan da mültecilerin dönüşü ile ilgili Şam yönetimi ile görüşme trafiği başlattı. Taraflar arasında ilk planda 15 bin mültecinin dönüşü konusunda uzlaşma sağlandı. Şam yönetimi, ülkeye dönüş yapan mültecilere gerekli maddi desteğin verileceği, gıda, elektrik, su, okul gibi ihtiyaçlarının karşılanacağı taahhüdünde bulundu. Türkiye ve diğer ülkelerde yaşayan Suriyeli mülteciler de bu geri dönüşlerin özellikle güvenlik boyutunu yakın takibe aldı.
EMSAL NİTELİĞİNDE
Lübnan'dan dönen Suriyelilerin durumu Ankara için de emsal nitelikte. Esad rejimi, Humus, Halep ve Deyrizor'a dönük teşvik kararnamesi yayımladı. Söz konusu kararname ile bu bölgelerde faaliyet yürüten üretici, sanatkar ve esnafa, ciddi oranda kira, vergi, su, elektrik desteği verileceği, devlete olan geçmiş borçların silineceği ve yeni teşebbüslere kredi sağlanacağı açıklandı.
SINIR HATTINA SALDIRILAR ARTTI
Şam yönetiminin, koalisyon güçlerinin PKK/ YPG işgalindeki bölgelerde terör örgütüne destek mahiyetindeki faaliyetlerinin daraltılması konusunda Türkiye-İran-Rus ittifakının yanında durarak, ABD ve müttefiklerinin derhal Suriye'den çekilmesini istediği de ortaya çıktı. Terör örgütünün bu gelişme üzerine Türkiye'ye yönelik saldırılarını artırma kararı aldığı bu yönde örgüte silah ve cephane sevkiyatları yapıldığı öğrenildi.
'ORADAKİ İNSANLAR BİZE GÜVENİYOR'
Katıldığı programda sığınmacılarla ilgili açıklamalarda bulunan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bu insanlar elbette kendi ülkelerine dönecek. Fakat şu an nereye dönebilirler? PYD'nin etkin olduğu bölgelere, rejimin sürekli bombaladığı yerlere mi? Bizim insani sorumluluklarımız var. O insanları ölüme itemeyiz. Harekat yaptığımız bölgelerde 6 milyon insan yaşıyor. O insanlar orada bize güveniyorlar" dedi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.