Bir süredir CHP Genel Başkanlığı ve yeniden İstanbul adayı olmak arasında gidip gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün nihayet kararını verdi.
Genel seçim sonrası partide değişim kavgası başlatan İmamoğlu, yanına muhalifleri de toplayıp bir dizi toplantı yapmış, hatta bu zoom toplantılarından biri basına da sızmıştı. Her ne kadar kendisi bu toplantıların sıradan durum değerlendirmeleri olduğunu iddia etse de her şey gün gibi ortadaydı. Ekrem Bey Kemal Bey'e isyan bayrağı açmıştı.
DÜN RESMEN VAZGEÇTİ
Ancak kendisine pabuç pahalı gelmiş olmalı ki bir süredir geri vites yaptığı Genel Başkanlık iddiasından dün resmen vazgeçti. Zaten bunun sinyallerini verdiği için dün "İstanbul ve Türkiye'ye Sesleniş" başlığı ile yaptığı basın toplantısı fazla şaşırtmadı.
Bazı insanlar kazandıkları zaferleri, ulaştıkları noktaları safi kendi çabalarıyla elde ettiklerini sanırlar ya İmamoğlu da işte bu gruba dahil. İstanbul'da seçimi kazanınca bunu sadece kendi ismiyle yaptığını sandı. Oysa bu başarının ardında köklü bir CHP ve bir CHP etmeseler de birkaç parti vardı. CHP örgütünün destek vermediği, hakkında çalışmadığı bir ilçe belediye başkanının Büyükşehir'e yürümesi düşünülemezdi. Aynı şekilde CHP Genel Başkanının arkasında durmadığı bir aday da Türkiye'nin en büyük metropolünü alamazdı. Zaten asıl mesele sadece bunu nasıl başardığı değildi. Bu başarıyı sürdürüp sürdüremeyeceğiydi.
KENDİNİ ÜSTÜN SANMAK
Ama İBB Başkanı, kendi şahsını yüz yıllık bir parti geleneğinden üstün gördüğü için aradaki farkı kavrayamadı.
Aslında Kemal Kılıçdaroğlu'nun büyük resmi hedeflediği projenin bir parçası olduğunu anlayamadı. Hoş Kemal Bey'in büyük projesi de son seçimde fena halde çuvalladı ama işleri o noktaya getiren, zıt kutupları birleştiren de İmamoğlu'ydu diyemez kimse. Çünkü birçok noktada eleştirebiliriz ama Kılıçdaroğlu'nun 2018 yerel seçim hamleleri de sonrasında kurduğu 6'lı masa denklemi de ilk başta son derece yerinde adımlardı. Her ne kadar seçim hezimeti sonrası kendi partisi tarafından bile taşlansa da Kılıçdaroğlu'na bu konularda hakkını teslim etmek gerekiyor.
Hal böyle iken İmamoğlu başarısızlığın faturasını Kılıçdaroğlu'na kesip kendisi yıldız olarak kalacağını sandı. Ama fena halde yanıldı. Çünkü kendisini o noktaya taşıyan kişiye isyan bayrağı açmak sadece ve sadece itibar kaybettirir. Buna İstanbul'da geçirdiği 4.5 yıllık görev süresinde icraatlarıyla değil tatilleriyle gündem olduğu gerçeği de eklenirse ortaya hiç de yıldızlık bir durum çıkmıyor.
Tüm bu gerçekleri görmeyip, zaferleri kendi başınıza kazandığınızı iddia etmeye kalkışırsanız işte dün de aynen bu şekilde geri vites yapmak zorunda kalırsınız.
Yani, "İstanbul'u bir kere daha savunmak için yola çıkıyorum" söylemi de, "Ben Genel Başkanlığa adayım demedim, genel başkanlık gibi bir şartım yok" dönüşü de tamamen hikaye...