Resmi görüşle vicdan arasında
Ben böyle durumlarda en çok bu tepki vermesini beklediğimiz kuruluşları yöneten kişilerin konuşmalarını satır satır okuyorum. Satır aralarında gerçek düşüncelerini ele veren emareler arıyorum.
Çünkü nihayetinde onlar da birer insan.
HEPSİ BİRER KALP TAŞIYOR
Yönettikleri kurum ya da ülke ne kadar büyük, güçlü ya da etkili olursa olsun onların da kalpleri var. Yönetiminde bulundukları kurumun resmi ideolojisi ne olursa olsun ya da kurumlarıyla ne kadar farklı görüşte olurlarsa olsunlar kameralar karşısında temsil ettikleri makamın gerektirdiklerini söylüyorlar. Aksi halde aynı görevlerde kalmaları mümkün değil çünkü.
Bazen siyasi iklim bazen bölgesel faktörler bazen de ekonomik kaygılardan ötürü kameralar karşısında genel görüşe yönelik ifadeler kullanmalarını da doğal karşılıyorum. Ama söz konusu masum insanların hayatları olduğunda durum değişiyor. İnsan ister istemez 'bunların nasıl kalpleri var?' ya da 'hiç mi empati kurmuyorlar?' demekten kendini alamıyor.
7 Ekim'deki Hamas saldırısına hazırlıksız yakalanmanın verdiği öfkeyle çoluk çocuk tanımadan günlerdir Filistinlilerin üzerine bomba yağdıran İsrail'in yaşattığı vahşetin savunulacak hiçbir yönü yok. Ama maalesef Batı medeniyetinin çoğunlukla sessiz kalması yetmezmiş gibi kameralar karşısında Netanyahu yönetimine açık destek veren 'yürü be kim tutar seni, arkandayız' diyen koca koca devletler, koca koca kurum temsilcileri var. Ama saldırıların ilk gününden itibaren tüm resmi ideolojileri bir kenara bırakan gerçek vicdan sahipleri de yok değil.
GENEL ÇİZGİDEN AYRIŞMAK
Bunların son örneği Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell.
O ve onun gibi kişilerin söylediklerini son günlerde vicdan yoksunu, çıkarlarının esiri olmuş Batı medeniyetinin merkezinde yüksek sesle dile getirmek önemli. Daha önceki açıklamalarında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında Avrupa Birliği'nin genel çizgisinden sıyrılarak katledilen Filistinlilerin unutulmaması gerektiği mesajını odağa yerleştirerek güçlü çıkışlar yapan Borrell, önceki gün Lüksemburg'da yapılan Dışişleri Konseyi toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada da, "Her sivil için aynı endişeyi taşıdığımızı göstermeliyiz" dedi. Evet savaşın her türlüsü kötü, her türlüsü yıkıcı. Ama dünyanın gözleri önünde alenen sivil katliamı yapmak, çoluk çocuk herkesi acımadan öldürmek çok daha kötü... Bütün bunları görüp çıkarlar için sessiz kalmak ise en kötüsü.
Çıkarlar çerçevesinde oluşturulan tüm resmi görüşlere rağmen, görevlerinin üzerlerinde yarattığı tüm ideolojik baskılara inat ellerini vicdanlarına koyarak konuşabilen insanlara tam da bugünlerde daha çok ihtiyaç var.
Sayılarının çoğalması dileğiyle.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.