Zümrüt Yılmaz

Dimdik ayakta kalma savaşı

Dört bir yanımızdan savaş seslerinin yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. 7'den 70'e herkesin gözü kulağı bir şekilde bu savaş haberlerinde. Bölgesel savaş riskinin en yüksek seviyede hissedildiği bugünlerde dünyanın sosyal medya araçlarıyla hakim güçler tarafından nasıl yönlendirildiğine şahit oluyoruz. Çok ilginç gelişmeler yaşanıyor dört bir yanımızda.

KOMŞULARDA SAVAŞ VAR
Tüm komşularımız savaş halinde, Irak Saddam'ın devrilmesinden sonra bir daha istikrara kavuşamadı, Suriye'nin hali yıllardır ortada. İran'ın İsrail'le karşılıklı restleşmeleri de yıllardır herkesin malumu. Şimdi Filistin'de yaşanan katliamlar ve Hamas liderinin siyasi suikastle İran topraklarında öldürülmesinin ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin her an savaşa dönmesi söz konusu. Bugüne kadar Filistin'de yaşananlara karşı güçlü şekilde sesini yükseltmemekle itham edilen İran'ın artık bölgesinde yaşananlara karşı bir şekilde eyleme geçmemesi imkansız gibi... Yine bölge ülkelerinden Lübnan'ın hali de ortada. Bölgesel savaşın taraflarından biri olması an meselesi.

BÖLGESEL İSTİKRAR ABİDESİ
Türkiye ise sürekli çatışmaların içine çekilmeye çalışılıyor. Ülkemizin bu çetrefilli coğrafyada istikrar abidesi olarak ayakta kalabilmesi her zamankinden çok daha fazla önem taşıyor. Yoksa Siyonist İsrail uyduruk bir bahane bulup saldırmak için resmen fırsat kolluyor. Dünyanın hakim gücü olarak ülkelerin geleceklerine yön verme küstahlığını sürdüren ABD'nin güdümünde hareket eden ve arkasına onun desteğini alan katil Netanyahu rejiminin Filistin katliamlarını tam gaz sürdürürken bölgesel savaşı körüklemeye çalıştığı aşikar. Bunun için sağa sola operasyon düzenleyip duruyor. Bir yerde değil her yerde gözü olduğunu ifşa edip, katliamlarına başka masumlarla devam etmek istiyorlar. İşte tam da böyle bir dönemde Türkiye'nin güçlü liderlik anlayışı fark yaratıyor.

GÜÇLÜ LİDERLER DİYARI
Türkiye, güçlü partilerden çok güçlü liderlerin ön planda olduğu bir ülke. Yeni değil Cumhuriyet döneminden beri bu böyle. Atatürk ile başlayan bu güçlü liderlik anlayışıyla o gün nasıl büyük bir fark yaratılıp gencecik cumhuriyet, dönemin hakim devletleri arasında yer edebildiyse bugün Erdoğan dönemi de benzer farkı yaratıyor. Kanın gövdeyi götürdüğü Ortadoğu'da Türkiye her şeye rağmen dimdik ayakta kalabiliyor. Yoksa Türk halkı liderine sahip çıkmasa ve ülkede güçlü bir iktidar olmasa bugün, bu şartlarda aynı şekilde savaşa karşı durabilir miydik, anlayamayanların bu konu üzerinde biraz düşünmesi gerekiyor. Aslına bakarsanız içinde bulunduğumuz süreç ve şu an verdiğimiz mücadele böylesine karmaşık gelişmeler yaşanırken dimdik ayakta kalma savaşı... Çünkü hakikatleri yüksek sesle söyleyebilmek, bazılarının ayakta alkışladığı kalleşliklere karşı durabilmek, tüm engellemelere rağmen uluslararası ve toplumsal vicdanı savunabilmek tam da böyle bir savaşı gerektiriyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.