Önce size bir tavsiye.
14 Şubat Salı Sevgililer Günü. Sevdiğinizle bir program yapmadıysanız benim önerime kulak verin. Önce bir akşam yemeğine gidin sevgilinizle, oradan da sinemaya. Gideceğiniz film "Savaş Atı- War Horse" olsun. İki buçuk saat boyunca el ele oturun sevdiğinizle. Boş kalan ellerinize de birer mendil alın. Hem sevgiyi dokunarak teninizde hissedin, hem de sevginin her türlüsünü size sunan filmin etkisiyle coşan gözyaşlarınızı silin. Ya da bırakın aksınlar. Süzülürken yanaklarınızdan belki daha mutlu hissedersiniz kendinizi...
Filmden çıktığınızda sevgilinizle kol kola yürürken kendinizi kuş gibi hafif hissedecek, hayata daha farklı bir gözle bakacaksınız...
***
Ben Steven Spielberg'i üç Oscar kazanan filmi "Jaws"la 1975'de tanıdım. 1982'de 4 Oscar getiren filmi "E.T."le hayranı oldum. "Indiana Jones" serisi, 3 Oscar'lı "Jurassic Park", 7 Oscar'lı "Schindler'in Listesi", bir Oscar'lı "Er Ryan'ı Kurtarmak" ve 2004 yapımı "Terminal" filmiyle benim favori sinema yönetmenlerimin ilk sıralarından hiç inmedi...
Ve uzun yıllardır küçük bir çiftlikte karısı, kızı ve atlarıyla yaşayan Spilberg tam da yaşamına yakışan bir filmle geri döndü. Bakalım bu yıl kaç Oscar ödülünü başarı hanesine yazdıracak?
***
Geçen hafta "Savaş Atı"nı izledikten sonra Hıncal (Uluç) abime sordum: "Filme gittin mi?" diye. "Hayır" dedi ve ekledi. "Çocuk filmi, gitmeye niyetim yok". "Yazık" diye düşündüm. Sevgi üzerine bu kadar yazı yazan birinin böylesine sevgi dolu bir filmi kaçırması yazık...
Sonra, TV'de David Latterman'in programını izleyince meraklanıp filme gitmeye karar vermiş ve gitmiş. Cuma günü enfes bir yazıyla da filmi anlatmış. Okumadıysanız, filmi izledikten sonra bir de onun yazısını okuyun.
Ama bu filmi mutlaka izleyin. İnanın bana kaçırırsanız yazık olur...
***
Üst kattaki odamda yazımı yazarken, alt kattaki salonda Aysun televizyonda "American Idol" programını izliyor. Yarışmacılardan birinin seslendirdiği şarkının tınıları kulağıma geldiği an yerimden fırlayıp salona koşuyorum. 20 yaşlarında bir genç (James Durbin) "Will You Love Me Tomorrow" adlı şarkıyı söylüyor. Harika bir yorum. Şarkı zaten benim favorilerimden biri. Nefes almadan dinliyorum. Ve 1960'ların başlarına gidiyorum...
Çocukluktan ilk gençliğe geçiş dönemim. Radyolardan dinlediğim bir şarkıya çarpılıyorum. Üç zenci kadından kurulu Shirelles grubunun seslendirdiği "Will You Love Me Tomorrow"...
1960 yılında Amerika'da, 1961'de İngiltere'de 45'lik plak olarak yayınlanan bu şarkının yazarı ve bestecisi Gerry Goffin ve Carole King ikilisi. Ne pikabım var ne teybim. Şarkıyı dinleyebilme şansım sadece radyolarda rastlayabilirsem. Kocaman bir transistörlü radyom var. Pazar günleri geziye gittiğimizde yanımda taşıyorum. Belki istekler programında bu şarkıyı dinleyebilirim umuduyla... 1962 yılı sonunda el yazması hazırladığım bir albüm var. Albüme en çok sevdiğim 125 şarkıyı da yazmışım. Birinci sırada "Will You Love Me Tomorrow"..
Arşivimden çıkardım ve Aysun'a gösterdim onca emek verdiğim el yazması müzik albümümü. Şaşırdı. Dergilerden kestiğim fotoğrafları yapıştırdığım, tüm yazıları inci gibi yazımla kaleme aldığım A4 boyutunda 32 sayfalık bir dergi bu. Kendi mizampajımla hazırladığım. Aradan tam 50 yıl geçmiş ve arşivimde pırıl pırıl duruyor...
Bir şarkı beni nerelere götürdü. Aysun'a döndüm ve "Lütfen bu şarkıyı öğren, benim için söylersin" dedim. "Senden doğum günü armağanı olarak bu şarkıyı istiyorum."
"Tonight your mine completely" diye başlıyor. İlk dört satırı şöyle: Bu gece tamamen benimsin/ Bana sevgini tatlılıkla ver/ Bu gece sevginin ışığı var gözlerinde/ Beni yarın da sevecek misin?"