Sanatçılar ile magazin gazetecileri arasında, haberciliğin başka alanlarında göremeyeceğiniz 'zorlayıcı' bir ilişki yaşanır. Çünkü her iki kesimin de neredeyse birbirlerini kullanmaya varacak boyutlardaki bağlılıkları, aralarındaki ilişkiyi sonu gelmeyecek bir 'sürtüşme' düzlemine oturtmuştur. Aslında birbirleri üzerinden beslenme mecburiyetinin tek kesiştiği nokta toplumdur. Sanatçının hayran kitlesi yaratmasında, kendini tanıtmasında ve insanların kafasında istediği pozisyonu oluşturmasında basının inkar edilemeyecek bir rolü vardır. Aynı şekilde avının kokusunu aldığı her yerde pusuya yatan magazin muhabirinin de amacı çektiği fotoğrafları evinin duvarına asmak değil, gazete sayfalarına en çarpıcı servisi sunabilmek, yani güzel haber çıkartabilmektir.
Şimdi bakar mısınız sanatçı ve magazin gazetecisinin kurduğu kopmaz bütünlüğün perde arkasındaki 'beklenti çatışmaları'na. Aynı ip üzerinde oynamaktan başka çaresi olmayan iki cambazın, birbirini düşürmeden kendi gösterisini alkışlatma savaşıdır oluşturdukları kompozisyon...
Ünlüler en güzel göründüğü, herkeste beğeni, saygı, hayranlık, kıskançlık duyguları uyandıracağı ve hakkında övücü yorumlara yer verileceği zaman, karşısında hemen gazetecileri bulmak ister. Bunların yazılıp çizileceği ve beklentilerine uygun görüntülerin yayınlanacağı durumlarda gazeteciden iyi dost yoktur. Ama ansızın bir gece kulübü çıkışında sevgilisiyle el ele çekildikleri anda, 'basın' ayaklar altında çiğnenecek bir böceğe dönüşüverir. Ki zaman zaman sanatçıya son derece hak verilmesini doğuracak tablolar izlemiyor da değiliz.
Nitekim magazin habercileri de ünlüleri en ummadıkları biçimde yakalamak, görüntülenmeyi hiç istemeyecekleri haldeyken kayda geçirmek için can atar. Bu hırsları yüzünden magazin basınının 'mahremiyet' çizgilerini bile aştığına az mı şahitlik ediyoruz? Tanınmış bir kişi, toplumun hafızasında yer edinmeyi amaçladığı kimliğiyle ne kadar çatışacak durumlara düşerse, ne yazık ki bunu görüntüleyen kayıtların haber değeri de o denli tavan yapar. Örneğin seksi ve güzel bir oyuncunun bar çıkışındaki dağıtmış hali, evli bir sanatçının kaçamak yaparken muhabirin denklanşöre asılıvermesi, bir diğerinin sır gibi sakladığı aşkının deşifre edilmesi, magazin servislerinin zevk süspansiyonudur. Hele o haber ve çekimler özelse...
Böyle olunca magazinciler, 'ünlü zevat' tarafından, uzak durulacak, her türlü hainliğin beklendiği, hangi köşeden önlerine fırlayacakları bilinmeyen, sıkıcı, işgüzar, huzur kaçırıcı birer haşere muamelesine maruz kalırlar. Ama ta ki işlerine geldiğinde onlardan faydalanmayı düşününceye kadar.
İşte bu noktada her iki tarafın da meslek etiğine uygun davranarak birbirlerine anlayış ve saygı göstermesi tamamen 'kişilik' meselesidir. Bir kere işe kendi meslektaşlarımız açısından bakarsak, çoğu zaman iki paralık insanların bile tepelerine çıkmasına yol açan tutumların tek sorumlusu kendileridir. Mesela, magazin ile en çok takışan ve gazeteciler için yakışıksız lakırdılar eden Hande Ataizi'nin, şemsiyesini muhabirlerin başlarında kırdığı o görüntüler meslek ahlakımız adına son derece utanç vericidir.
Kadın yolda çevresini saran kameramanların kafasına kafasına vurup hakaretler yağdırırken, ne acı ki kimi gazeteciler pişkinlikle sırıtarak hala çekim yapmayı sürdürüyorlardı. Şimdi bu kadının, magazinciler için 'böcek', 'hıyar' gibi küçük düşürücü ifadeler kullanmasının suçlusu kim? O mu, yoksa kişiliklerinin ayaklar altına alınmasına aldırış etmeyen meslektaşlarımız mı? Ne var yaptığınız işe en küçük bir saygı kırıntısını bile esirgediği halde boy boy pozlarını çektiğiniz bu tarz insanların diline düşecek? Şimdi mahkeme kapılarına dayanmanın ne anlamı kaldı?
Bunun bir tek nedeni var, o da magazin gazeteciliğini hiç kafa yormadan ve adı çıkmış belli isimleri 'hazır malzeme' edinerek sürdürme alışkanlığı. Halbuki magazinin de 'araştırmacı' bir yönü olmalı. Sanatçıların ya da toplumda ün yapmış kişilerin bilmediğimiz, merak uyandırabilecek taraflarını ortaya çıkarmak; ilginç alışkanlık ve zaaflarıyla renkli insan portreleri oluşturmak; belki de hiç gün ışığı görmemiş ibretlik yaşam hikayeleriyle çok özendiğimiz insanların hayatlarına daha değişik bakışlar getirmek de magazinin çalışma alanına girmiyor mu? Magazin gazeteciliği sadece açık yakalamak ve insanların özel hayatlarını didklemek için komando gibi her delikten süzülmekten ibaret mi? O zaman gece hayatına düşkün olmayan, kendini işine adayan, daha seviyeli ve üretken sanatçıların günahı ne? Onların hayatlarını yakından tanınmaya ihtiyacımız yok mu?