Önceki gece, '10 Kasım Atatürk'ü Anma Özel Konseri'ni izlemek üzere Halkapınar Spor Salonu'nu dolduran binlerce kişinin arasındaki yerimi aldım. Sahneyle yakın mesafeden ilişki kurmanın tadı, bu tür konserlerde daha bir doyumsuzlaşıyor. Hele İdil Biret, Fahir Atakoğlu ve Sertab Erener gibi ünü sınırlarımızı aşmış, sevdiğiniz sanatçıları aynı etkinlikte izleme fırsatını yakalamışsanız. Düşünün seyir zevkinin çıktığı dorukları ve dünyadan tamamen koptuğunuz anları...
İzleyiciden aldığı enerjiyle piyano başında kendinden geçen Fahir Atakoğlu'nun sempatik mimiklerini, İdil Biret'in tuşlar üzerinde mucize yaratan parmaklarını ve Sertab'ın o müthiş sesleri çıkarırken verdiği yüz ifadesini en ince ayrıntısına kadar gözlemlemek benim için ne kadar etkileyiciydi bilemezsiniz.
***
Konser başlamadan önce, sinevizyon gösterisiyle yayınlanan "Atatürk'ün 10'uncu yıl nutku" sırasında tüm İzmirlilerin ayağa kalkarak gözyaşları içinde dakikalarca alkış tutması, Ata'ya ve Cumhuriyet'e bağlılığın tam bir duygu taşkınlığına dönüştüğü anlardı. Bu konuda İzmir'in farklılığını, bir kez daha iliklerimize varıncaya dek hissettik.
Büyükşehir Belediyesi'nin, İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği'nin desteğiyle organize ettiği etkinliğe solist olarak katılan İdil Biret, Fahir Atakoğlu, Sertab Erener ve Tuğba Ger'e; İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Ankara Devlet Çoksesli Korosu ve İzmir Sanat Çoksesli Korosu eşlik etti.
***
'Atatürk', 'Anadolu', 'Sarı Zeybek', 'Lal' ve 'Demirkırat' gibi Türkiye'nin siyasi tarihini notalara döken Fahir Atakoğlu'nun muhteşem yorumuna daha sonra Sertab Erener'in de eşlik etmesi konserin en ilgi gören bölümüydü.
Fahir Atakoğlu'nun, Sabri Tuluğ Tırpan'a emanet ettiği piyano eşliğinde Atatürk'ün sevdiği türküleri okuyan Sertap Erener, şarkılara izleyicinin de katılımını istedi. 'Burası Muştur' ve 'Çökertme' türkülerinin Sertab'la birlikte binlerce kişi tarafından aynı anda söylenmesi salonda coşkunun tavana vurduğu anlardı.
Sertab'dan sonra mikrofona gelen solist Tuğba Ger'in koroyla birlikte seslendirdiği "Aşık Veysel Oratoryosu Atatürk'e Ağıt" ve "Kara Toprak" parçaları da geceye farklı bir renk getirdi.
***
Son olarak, Türkiye'nin sanat gururu, dünyanın önde gelen piyanistlerinden İdil Biret sahneye çıktı. Ben geçen hafta Yaşar Üniversitesi'ndeki konserinden sonra, üst üste ikinci kez kendisini canlı izleme fırsatı yakaladığım için kendimi 'kısmetli' sayıyorum.
Sanatçı, Sergei Rahmaninov'un "Paganini Bir Teması Üzerine Rapsodi, Op. 43" adlı eserini yorumladı. Bu mükemmel yorum sırasında, orkestra şefi İbrahim Yazıcı'nın tüm müdahalelerine rağmen izleyicilerin eserin her geçiş noktasında alkışa kalkışması, klasik müzik konusundaki cehaletimizi bir kez daha ortaya koydu. İzmirlilerin konsere gösterdiği ilgi, ne yazık ki İdil Biret'e rezil olmanın gölgesinde kaldı.
***
Bu arada, konser boyunca rahatsızlığını hissettiğim bir gerçeği dile getirmesem içim rahat etmeyecek. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın, Atatürk'ün anıldığı, binlerce kişinin ve sahneye çıkan solistlerin büyük bir heyecan yaşadığı gecede görevlendireceği müzisyenlere biraz daha özen göstermesi gerekmez miydi? Heyecanını yitirmiş, konser boyunca ne yüzlerinde, ne icralarında en küçük bir coşku emaresine rastlamadığımız ne kadar içi ve yaşı geçmiş çalgıcı varsa sahnedeydi.
Atatürk'ü anmak ve Cumhuriyet'i sahiplenmenin ayrıcalığını yaşamak için düzenlenmiş bir gecede, böylesine ruhsuz bir orkestranın işi ne? Daha genç ve etkinliğin aksiyonunu üstlenebilecek müzisyen mi kalmadı Devlet Senfoni'nin kadrosunda? Hele o yaşlı kemancılardan biri, orkestranın çalmadığı bir bölümde resmen uyukladı. Kimseden değilse bile, insan Atatürk'ten utanır yahu.