Dikkatinizi çekmiştir, sanat dünyamızın kendi alanında zirveye oturmuş saygın ve üretken isimleriyle, "İzmir'de kültür sanat" konulu bir söyleşi zinciri başlattık. Ali Poyrazoğlu, Burçin Büke, Zeliha Berksoy'la ilk adımlarını attığımız ve kentin kültür sanat yapısıyla ilgili 'sarsıcı' eleştiriler aldığımız röportajların arkası gelecek. Şu ana kadar konuşan sanatçıların, kültür sanatta İzmir'in sosyal kimliğine yakışan bir gelişme gösteremeyişiyle ilgili düşüncelerine katılmayan yok gibi...
***
Sanat politikasının çarpıklığı, salon sorunu, etkinliklerin küçük bir dönemi kapsadığı ve merkezin dışına yayılmadığı eleştirileri, gelen tepkilere göre herkes tarafından 'tam isabet' olarak yorumlanıyor.
Ama tüm yazılanlara katılmakla birlikte, bir kesim var ki, İzmir'le ilgili düşüncelerini açıklayan isimlerin 'menşei'ne alerjili... Ki arayan bazı dostlar, "Bunlar da kim oluyor, kentin sorunları onlara mı kalmış, biz eksiklerimizi biliyoruz, asıl amaçları rant elde etmek, İzmir'i rahat bıraksınlar..." diye uzayan bir öfke nöbetiyle taarruza geçti. Üstelik kısıtlı sayıdaki bu arkadaşlar da sanatla uğraşan kesimden...
***
Eh, aldığımız eğitim sayesinde 'alt metin' okuma hünerimiz yeterince gelişkin. Yani söylenenin içindeki saklı vurguyu kavramaktan söz ediyorum. Aslında demeç verenlerin İzmir hakkındaki tespitleri değil, İstanbul'dan buraya müdahale ediyor görünmeleri rahatsız ediyor kimi sanatçılarımızı...
Arkadaşlar haklı aslında... Bu bezginlik ortamına, Büyükşehir'de kültür işlerinin emanet edildiği kadrolara, bütçeden kimlerin nemalandığına, çalıştayın sonuç bildirgesine, şehir tiyatrosu karşıtlığına, kukla günlerine burun kıvrılmasına, balenin sokağa atılmasına, opera ve tiyatronun salon yoksunluğuna, yazın koskoca ilde sanat adına yaprak kımıldamadığına, önce onların isyan etmesi lazım.
Peki, hanginizi önden alalım?
***
Kültür çalıştayında İzmirlilerin adam yerine konmayıp, İstanbul efendilerinin başköşeye oturtulmasına tepki gösteren çıktı mı? Sadece DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semih Çelenk cesaret ederek, çalıştayda havanda su dövüldüğünü basına açıkladı. Diğer hocalar, yazarlar, kurum müdürleri... Sustular.
Elbette susacaklar. Çünkü Büyükşehir'de Başkan Aziz Kocaoğlu'nun gözüne ağ örenlerin hiddetinden çekiniyorlar. Sohbet esnasında söyledikleri yazılsa, kentte yapmaya çalıştıkları 3-5 işin de önünü tıkayacaklarını biliyorlar. Çalıştay sonrasında görüşlerini yazmak üzere aradığım insanların yaklaşımından biliyorum bunu! Hak da veriyorum.
***
Ama sanatında ulusal ya da uluslararası çapta belli bir noktaya gelmiş, saygın, İzmir'de kimseden korkusu olmayan ve kendini göbeğinden bağlı hissetmeyen ustalar, bakın nasıl konuşuyorlar. Üstelik bizi de, dışımızdaki kesimleri de tartışmanın içine çekiyorlar. İzmir tartışılıyor işte, hiçbir sanat üretimine rastlamadığımız yaz mevsiminde. Neden rahatsız oluyorsunuz? Herkesin cevap hakkına saygıyı elden bırakmayan bir yayıncılık anlayışı izliyoruz. Görüyorsunuz...
Bir de şu, 'onlar rant peşinde' ahmaklığınız yok mu? Yahu rant, kimin ve neyin üzerinden sağlanır? Rant peşinde koşan adam kentin yönetimini topa tutar mı? Büyükşehir'i karşısına alır mı?