Elhamra Salonu'nda iki gecedir düzenlenen '30. Yıl Konseri'ni kaçırmayanlar, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin dünden bugüne nasıl bir çıkış eğrisi çizdiğine tanık oldular.
30 yılın eserlerinden derlenen arya ve düetlerin yer aldığı konserle sezonu açan İzmir Operası'nın gururunu paylaşmamak elde mi?
Zaten önceki sabah, Elhamra'da İzmir Operası Müdürü Aytül Büyüksaraç ile basın toplantısı düzenleyen Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Prof. Rengim Gökmen, "İzmir'in 30 yılı, Türk operasının başarı öyküsüdür" diyerek, anlatacaklarımızın tam üstüne bastı.
***
İzmir Opera ve Balesi'nin, 30 yıldır kendini öne attığı her adımda Türk operasının kilometre taşlarını döşemesi, sadece sanatçı kalitesi, eser zenginliği ya da cesur prömiyerlere imza koymasından ibaret değil.
Tüm bunları, her türlü teknik ve fiziki yetersizlikle boğuşarak elde etmeleri daha kutsanası bir başarıdır.
Daha düne kadar, insan sağlığına uygunsuz tütün depolarında çalışmalarını sürdüren bale sanatçılarının çıkardığı eserleri şöyle bir film şeridine takın. Yıllarca alkışladığımız çılgın koreografileri, TEKEL binalarındaki provalarda çizdiklerine dünyada kimseyi inandıramazsınız.
***
Sadece onlar mı? Solistlerinden korosuna, orkestra sanatçılarından kostüm kreatörlerine, dekorcusundan teknik ekibine kadar 30 yıldır eser üreten tüm birimler, 'güler misin, ağlar mısın' dedirtecek stüdyo ve atölyelerden oyun yetiştirdi sahnelere...
Geçmişe kıyasla iyi sayılabilecek bir çalışma binasına henüz geçen yıl kavuşan İZDOB'un, hala gerçek bir opera binası yok. Hala eserlerinin gösterişini sergileyecek boyutlarda bir sahneden yoksun... Ve hala yarattığı izleyici kitlesine yetecek kapasitede bir salondan mahrum... 30'uncu yılda!
Sanatçıların tek varlığı; azimleri, yetenekleri, her koşulda izleyiciyle buluşma heyecanıyla çarpan yürekleri... Ki 30 yıldır tüm çilelere karşı kenetlenmenin sonucudur, her işin altından başarıyla kalkmaları.
***
'30. Yıl Konseri'nde sahneye davet edilen Opera Bale Genel Müdürü Prof. Rengim Gökmen de, İZDOB'un sanat yolculuğunu değerlendirirken aynen şu ifadeleri kullandı:
"İzmir Operası büyük sanatçılar yetiştirip, önemli eserlere imza attı. Salonları da bu başarı seviyesine ulaştırabilirsek, Türkiye'nin adını tüm dünyada, hiçbir kurumun erişemeyeceği kadar fazla duyuracağımızdan eminim. Mekan ve sanatçılarımızın özlük (kadro) hakları bakımından çok daha olumlu koşulların yaratılması, genel müdürlüğümüzün öncelikli hedefleridir."
Doğru söze ne denir. Ama dile getirmek yetmez, bunları gerçekleştirmek gerek.
***
Gelelim '30. Yıl Konseri'ne... Kurumun solistleri Zafer Rengin Baykal ve Altuğ Dilmaç'ın sunumu üstlendikleri etkinlikte, İZDOB'un 30 yılını özetleyen etkileyici konuşmaları Haluk Işık kaleme almış. İzmir'in çağdaş yapısını koyultan şiirlerle, seçtiği fotoğraflarla, sanat ve kültür hayatının önemine ilişkin özlü sözlerle bezenmiş sunum metni, edebi yönüyle çok etkileyiciydi.
Orkestra ve koro eşliğinde, birçok operadan bölümler seslendiren sanatçılar keyifli bir gece yaşattılar. Bu arada, İZDOB'un arşivinden perdeye yansıtılan kareler de salonda nostaljik bir heyecan uyandırdı.
En büyük eksiklik ise baleyi başka bir geceye bırakarak '30. Yıl Konseri'nin dışında tutmaktı. Onlar için ayrı bir organizasyon yapılacağı duyurulduysa da, '30. Yıl Konseri' treni artık kaçtı. Umarım, çilekeşliğine rağmen operamızın lokomotifi konumundaki bale sanatçılarının gönlü, şanlarına yakışır bir kutlamayla alınır.
Daha umutlu yarınlara ve nice 30 yıllara İZDOB...