Küçük bahçesinde en renkli anılarımızı bıraktığımız, o yıllardan kalma her fotoğrafta hala aynı heyecanı yaşadığımız sıcak bir yuvaydı Güzel Sanatlar Fakültesi...
17 yıl önce mezun olduğumda Alsancak'ta bulunan Sahne Sanatları Bölümü, 'tasarım', 'oyunculuk', 'dramatik yazarlık' ve 'dramaturgi' dallarında Türkiye'nin en önemli sanatçılarını yetiştirdi.
Başta bölümün kurucusu değerli hocamız Prof. Dr. Özdemir Nutku olmak üzere, Prof. Dr. Murat Tuncay, Prof. Dr. Hülya Nutku ve onları izleyen kuşaklar, tüm Türkiye'nin gıpta ettiği bir marka değeri haline gelen Sahne Sanatları Bölümü'yle ne kadar övünseler az...
***
Benim öğrenciliğimden sonraki dönemde Alsancak'ı terk eden Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Narlıdere'deki yerleşkesine taşındı.
Oraya geçişin İzmir'e en büyük kazancı, hocamız Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun adı verilen o güzelim sahnedir. Bugün şehrin hiçbir tiyatro mekanı, Narlıdere'deki salonun kapasite ve teknik imkanlarıyla yarışacak düzeyde değil.
Ki bizim fakülteye de böylesi bir salon yakışırdı. Çünkü okulun öğretim elemanı ve öğrencilerinden kurulan 'Sahne Sanatları Deneme Topluluğu', 1979'dan bu yana 43 büyük oyuna imza attı.
***
Geçtiğimiz cuma akşamı Narlıdere'deki o sahnede, 'Sahne Sanatları Deneme Topluluğu'nun bu yılki üretimi, Eugene Ionesco'nun 'Gergedan' oyununu izledim.
Tiyatro ana sanat dalını oluşturan 'oyunculuk', 'yazarlık', 'sahne tasarımı' ve 'dramaturgi' öğrencilerinin ortak çalışmasıyla sahneye taşıdıkları oyunu, öğretim görevlisi Barış Erdenk yönetmiş.
Absürt tiyatronun en büyük temsilcisi sayılan Eugene Ionesco'nun ünlü eserini, sevgili Barış gayet çarpıcı ve dinamizmin hiç eksilmediği bir formda izleyiciyle buluşturmayı başarmış.
***
Gözleri ışık saçan genç oyuncuların heyecanı ve isteği salona müthiş bir enerji yayıyor. Seyircinin sahneye ilgisini bir an olsun dağıtmadan, absürt bir rejiye rağmen oyunculuklarda ölçüyü kaçırmadan tamamladılar görevlerini...
Tek eksikleri -genelde profesyonel oyuncuların da aynı dikkati gösteremediklerine hep şahit olduğumuz- seslerini doğru kullanamayışları... Sanıyorum bu konudaki özeleştirileri, bazı genç arkadaşlarımızı 'şan eğitimi'ne daha çok zaman ayırmaya yöneltecektir.
Bu arada, oyunun dekoruna hayran kaldığımı söylemeliyim. O tasarım, o renkler, o estetik, mükemmel bir yaratıcılıkla bütünleşmiş ve klasik dekor kapılarının ötesinde, özgün bir kimlik kazandırmış 'Gergedan'a...
***
Ionesco'nun 'Gergedan' oyunu, Nazi Almanyası'ndan yola çıkarak aslında tüm Avrupa'yı saran totaliterleşmeye ayna tutmaktadır.
Yazar, baskıcı düşünce ya da inanışların, toplumu 'tek tip' canavarlar haline getirmesinin simgesi olarak kullanır 'gergedan'ı...
Oyunda politik buyruklara boyun eğerek kendi kişiliklerinden sıyrılan insanlar aşama aşama gergedana dönüşür. Yapısı gereği burnunun dikine giden, önüne geleni ezip geçen ve sürü halinde yaşayan gergedan, totaliter bir kimlik kazanmanın yansımasıdır.
***
Tüm ülkede aynı dönüşüm yaşanırken, bir tek Berenger insanlığını koruyabilir. O da muhalif kimliğinden dolayı değil, toplumsal duyarlılık ve sorumluluk duygusunu geliştirme bilinci edinemediği içindir.
Berenger, oyunun sonunda çevresindekiler gibi gergedanlaşmak istemesine rağmen 'insan' kalmanın çaresizliğini yaşar. Bu da onun, insanlık adına bireysel bir tepki koyacak kimlikten yoksun olduğu için 'insan' kalışındaki ironiyi sergiler.
Evet, kesinlikle ilginizi çekecek bu absürt 'Gergedan', 1 Mart'a dek her cuma Narlıdere GSF'deki Prof. Dr. Özdemir Nutku Sahnesi'nde gösterilecek. Kaçırmayın...