Yıllarca tartışılır, 'Kimler sanatçı, oyuncu olmalıdır?' diye. Ve podyumda yürüme becerisinin üzerine birkaç aylık sahne eğitimini ekleyenlerin tiyatrocu kılığına büründüğü Türkiye'de, 'neden mankenden, şarkıcıdan oyuncu olmasınmış?' fikri zeytinyağı gibi üste çıkar...
İşte sorunun yanıtını Türkiye'de en doğru biçimde verebilecek hocamız, tiyatro kuramcısı, yazar, yönetmen, eğitimci Prof. Dr. Özdemir Nutku, oyuncunun nasıl yetişmesi gerektiğiyle ilgili harika bir yazı paylaşmış internette. Uzun yıllardır tiyatronun her alanında, Türkiye'nin en başarılı isimlerini sahnelere kazandıran Sayın Nutku'nun öğretisi, hem oyunculuğu düşleyen gençlere hem de kime sanatçı diyeceğini bilemeyen millete ışık tutacaktır:
***
"Oyunculuğu isteyenler için ilk koşul heves değil, yetenektir; bu da Tanrı vergisidir. Yetenek, sıra dışı duyarlılık, güçlü algılama, keskin duyu donanımı, geniş bir imgelem, gerçekliği kavrama, iletişim kurma isteği ve kişilik bilincinin karışımıdır. Ama tek başına yetenek de yeterli değildir. Bunun yanı sıra, güçlü bir karaktere, ahlaka, iç disipline ve giderek geliştirilen bir dünya görüşüne sahip olmak gerekir.
Genç oyuncu adayı, kendi dilini iyi bilmesi için Türkçe, güzel ve doğru konuşma (diksiyon-fonetik), malzemesini bir 'enstruman' durumuna getirmek için soluk denetimi, dikkati odaklama, şan, duygu yanını geliştirmek için mimik, karakterizasyona gidebilmek için rol, sahnedeki iletişimi sağlayabilmek için sahne, hareketlerini estetik bir platforma oturtmak için dans, akrobasi, eskrim, yer jimnastiği ve kafasını eğitecek tiyatro tarihi ile kuramları, oyun çözümlemesi gibi dersleri almalı, görsel beğenisini yükseltmek için estetik, müzik, resim gibi diğer sanat alanlarına girmelidir.
***
Ciddi bir oyuncu için temel, önce dış enstrumanı olan bedenini, sesini ve konuşmasını eğitmektir. Oyuncu, ancak enstrumanını eğittikten sonra, tıpkı bir müzik aleti gibi, onu çalabilecek duruma gelebilir. Bu enstruman ne kadar iyi işlenirse o kadar iyi ses verir. Kemanda nasıl bir Stradivarius, Amati, Guarnerius gibi ustaların kemanları virtüözler tarafından aranıyorsa, bir oyuncunun enstrumanı da çalışmayla bir Stradivarius, Guarnerius ya da Amati olabilir. Ve o enstrumanı kullanmada ustalaşmak için deneyim gereklidir. Bu deneyim için de zamana ihtiyaç vardır. Okulu henüz bitiren birinin, kendini 'olmuş bitmiş' sayması, onun ölüm bildirgesidir. Mezun olan, yalnızca bir sanatçı adayıdır, sanatçılığını profesyonel yaşamda kanıtlayacaktır.
Bir oyuncu, fiziksel kapasitesini artırmak için durmadan çalışmak zorundadır. Profesyonel yaşamında, okulda yaptığı çalışmanın iki mislini yapmalıdır. Nasıl müzikte bir virtüözün günde en az altı saat çalışması gerekiyorsa, usta oyuncunun da kendi enstrumanını hazır tutması için çalışması; kendini yenilemek için yeni şeyler öğrenmesi ve bunları uygulaması doğru yoldur.
***
Oyuncu olmak için fiziksel güzellik birinci derecede önem taşımaz. Önemli olan oyuncunun seyirci karşısında, onun estetik hazzına yönelecek güzelliği sağlayabilmesidir; başka deyişle bir karizması olmasıdır. Ve asıl önemlisi, oyuncunun vasatın üstünde bir zeka ve algılama yetisiyle donanmış olmasıdır. Bir oyuncunun hem sıra dışı güzel, yakışıklı hem de çok zeki olması, yani her iki üstün niteliği birlikte barındırması, elbette kusur sayılmaz. Ancak bu onu engelli bir duruma da getirebilir; çünkü egosu onu kimseye yöneltmez, herkesin kendisine gelmesini bekler. Bazen de, bu iki üstün niteliğe sahip olanlar ne yazık ki çalışmayı da fazlalık olarak görebilirler.
Oyuncunun çevresindeki dünyaya bakması yetmez, o dünya üzerinde bir görüş edinmesi ve kendi yorumunu yapıp yargısını vermesi gerekir. Bunun için de bir oyuncu, onu bilince ulaştıracak entelektüel donanıma sahip olmalıdır."