Biliyorum, uzun zaman oldu... Seçim öncesinde, başımı iş yığınından çıkarabildiğim bir yazımda sizden süre istemiştim. Çünkü sayfaların yoğun, kritik ve değişken bir seçim psikolojisiyle harmanlandığı süreçte editörlük yapmanın dayanılmaz yorgunluğuna karşı koymak, gazeteden vakitlice çıkarak etkinliklere yetişmek ve yazı üretebilecek zihin dinçliğini hissetmek mümkün değildi. İşte bu aksi zaman diliminde ne yazık ki uzak düştük...
Nihayet bu köşenin 5 yıldır yüklendiği sorumluluk 'yazmış olmak için yazmaya' değil, kentin kültür sanat ortamına katılarak, izleyerek, yaşayarak sağladığımız edinimleri paylaşma sevdasına dayanıyor.
***
Mart ayı İzmir'in festival dönemidir. Ne hikmetse 'caz', ardından 'kukla' ve 27 Mart'ta perdelerini açan 'tiyatro' festivalleri üçüz doğumu gibi peş peşe sıralanıverirler. Uluslararası İzmir Festivali ve sinema günlerinin dışında, şehrin kültür coğrafyasına kök salan bu üç organizasyonun aynı döneme tıkışması, hatta programlarının çakışması can sıkıcı değil mi?
Oysa yılın büyük bölümünde festival namına yaprak kıpırdadığı yok! En büyük eksiklik, bu hareketliliği yılın geneline yayamamak zaten. Şimdi yeni bir yerel yönetim dönemi başladı. İsteklerimizi, eksiklerimizi, tekrara düşmek pahasına sık sık başa kakmaya devam edeceğiz! Bu konuda başkanlara sesleneceğimiz yazıları bekleyin...
***
Yazamadığım haftalarda, İKSEV'in Adnan Saygun'da düzenlediği Avrupa-İzmir Caz Festivali, yine tüm caz severlerin yüreklerini ritimlerin coşkusunda buluşturan renkli konserlerle gelip geçti. Her yıl olduğu gibi yetenekli cazcıların keşfedilmesini sağlayan caz atölyesi ile gençleri Avrupa'da eğitim fırsatından yararlandıran burslar da sahibi buldu...
Yine Mart'taki İzmir Uluslararası Kukla Günleri'nin gece gösterimleri ise 'tape' göstericileriyle polis arasında kalmak istemedikleri için evine kapananların azizliğine uğradı. Buna rağmen dünya çapındaki toplulukların gösterileri, salonda seyirci çoğunluğunu sağlamayı başardı. Şehrin her köşesindeki gündüz temsilleri ise zınka zınk doluydu.
***
Bu arada yankıları Türkiye sınırlarını aşan ve 'Mekana Özgü Sanat' anlayışının kukla ile ilk örneği sayabileceğimiz Tarihi Havagazı Fabrikası'ndaki özel gösterim izdiham derecesinde ilgi gördü. Amerika, İsrail ve Türk ortak yapımı olan 'Bacanın Melekleri' adlı gösteride havagazı fabrikasının tarihsel dokusunu canlandıran dev kuklalar, izleyicilerin hafızalarından uzun süre çıkmayacak gibi duruyor!
Elbette Kukla Günleri kapsamında açılan, hepsi de görsel şölen tadındaki 6 sergiyi es geçemeyiz. Bunlar kentin temeli üzerinde yükselen en önemli kültür birikintileridir aslında!
***
Gelelim, 27 Mart'ta perdelerini açan İzmir Tiyatro Günleri'ne... Büyükşehir'in, mazeret kabul edilmeyecek biçimde 'seçim telaşı' kılıfına uydurarak yeterli desteği vermeyişi yüzünden, bu yılki festivalimiz 'uluslararası' boyuta sıçrama şansını geri tepti.
Tiyatro Günleri'nde yükün altına giren Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin kendi imkan ve sağlam iradesi sayesinde, en azından festival yapılabildi ve sahnelerimiz oyunlarla şenlendi. Umarım gelecek yıl, 30 yılı aşkın köklü festivali adına yakışır biçimde düzenleyecek adımlar atılır, artık Tiyatro Günleri'nin başına gururla 'uluslararası' ibaresini eklemeyi başarırız!
Ayrı kaldığımız haftalardan demetler sunmayı sürdüreceğim...