Yeme bozukluğu türlerinin sıklıkla 14-20 yaşları arasında görüldüğünü ve hayatı tehdit edecek derecede tehlikeli olduğunu vurgulayan Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Özlem Özcan, bu bozukluğu oluşturan psikiyatrik durum tedavi edilmeden diyet ve sporla kilo vermeye çalışmanın doğru olmadığını söylüyor
Dünyada yeme bozukluğu hastalıklarına yakalanan kişilerin sayısı arttığına dikkat çeken Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Özlem Özcan, "Aslında bu şaşılacak bir durum değil. Yolda yürüken gördüğümüz insanlardan bile bunu anlayabilecek duruma geldik. Kimisi aşırı kilolu, kimisi de aşırı zayıf. Özellikle yeni nesil olarak adlandırdığımız gençlerimize baktığımızda bu daha da görünür bir gerçek olarak bizi rahatsız ediyor" diyor.
Anoreksiya, Bulimia ve diğer yeme bozuklukları, hepimiz tarafından içerik olarak olmasa da isim olarak biliniyor. Ve yine biliyoruz ki yeme bozuklukları hem bu hastalıklara yakalanan kişiler, hem de onlarla birlikte bu süreci yaşayan insanlar için sıkıntılı ve yıpratıcı hastalıklar. Peki tüm bu hastalıklar hayatlarımızı nasıl etkiliyor? Üstümüzde ne gibi etkiler bırakıyor? Bu hastalıkların tedavilerinin etkili ve kalıcı olabilmesi hangi faktörlere bağlı?
Özlem Özcan Kliniği'nden Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Özlem Özcan, tüm bu soruları Yeni Asır okuyucuları için cevaplıyor.
-Yeme bozuklukları psikiyatride nasıl tanımlanıyor?
Yeme bozuklukları bir ergenlik dönemi hastalığı olarak bilinmektedir. Anoreksiya nervosa için başlangıç yaşı 14-18, bulimia nevroza için ise 16-20 olarak bildirilmektedir. Ayrıca her iki hastalık için de başlangıç yaşı giderek düşmektedir.
Yeme bozukluklarını psikopatolojik açıdan değerlendirdiğimizde:
a) Ergen cinsel kimliği üstlenmekte ve ergenlik değişimlerine uyum sağlamakta yetersizlik gösterir
b) Ergenin yaşadığı çatışma beslenme işlevleri düzeyinde değil, reddedilen beden ile ilişkisindedir
c) Psikopatolojik yapı olarak klasik nevrotik yapıdan farklıdır; tedavide ve psikoterapide bu yapının özgünlüğü dikkate alınmalıdır.
Yeme bozukluklarına psikopatolojik açıdan bakıldığında erken dönem anne-çocuk ilişkisindeki karşılıklı etkileşimlerin belirleyici olduğu kabul edilir. Bu dönemde çocuk beden bütünlüğünü annesinden yola çıkarak kurar. Bu süreç içerisinde beslenme ilişkisinin affektif (duygu durumu) yönünde aksama yaşarsa, çocuk ergenlik dönemine geldiğinde bedeninden gelen duyumları doğru algılamakta zorluk çeker ve hazza izin vermez. Bu ikisi arasındaki ayrımı yapamadığı için de yeme bozukluklarına zemin hazırlanır.
Anoreksiya Nervoza
Anoreksiya Nervoza, sıklıkla ergenlik ve genç erişkinlik dönemlerinde başlayan, beden algısı bozukluğu ile ilişkilidir. Kişi, fiziksel bütünlüğünü tehdit edecek şekilde yemek yemez ve kilo vermeye çalışır. Bu duruma aşırı egzersiz gibi aktiviteler, yediklerini kusarak çıkarma, müshil ilaçları kullanma gibi durumlar eşlik edebilir.
Hastalığın temel belirtileri; kilo almaktan aşırı korkma ve aşırı derecede kilo kaybıdır. Anoreksiya Nervoza, hormonal bozukluklar ve kabızlık gibi fiziksel belirtileri de içeren psikiyatrik bir bozukluktur.
ÇOCUK BEDENİNE SAHİP OLMA İSTEĞİ
Vakalar ergenlik döneminde, kimlik oluşumu aşamasında zorlanırlar ve bunu reddederek bir çocuk bedenine sahip olmayı tercih ederler. Anoreksiya, ergenlerde bağımsız olma beklentisine ve sosyal ve de cinsel işlevsellikteki artmaya karşı ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanında Anoreksiya Nervoza, birçok medikal komplikasyon barındıran (anemi, karaciğer problemleri, hormon faaliyetlerinde bozulma, saçlarda dökülme, böbrek fonksiyonlarında kayıplar ve benzeri) psikiyatrik bir rahatsızlık olduğu için tedavisi psikiyatrist, beslenme uzmanı ve tıbbi profesyonellerden oluşan bir ekip ile olanaklıdır. Tedavide asıl amaç, bireye bir anda çok kilo aldırmak değildir. Bireye vitamin ve minerallerden zengin, bir hekim ve diyetisyen tarafından hazırlanmış uygun TBT (Tıbbi Beslenme Tedavisi) verilir. Aşırı besin yüklemesi yapılmaz. Bireyin yaşam tarzına en yakın beslenme tarzı ile sağlık kalitesini en yüksek düzeye çıkarması amaçlanır. Vücudun metabolik faaliyetleri yerine getirebilecek düzeye gelebilmesi için bu çok önemlidir.
TEKRARLAYAN YEME ATAKLARI
Bulimia Nervoza
Denetimini yitirmişlik duygusu ile baş gösteren tekrarlayan yeme ataklarından oluşur. Bulimik atak sırasında normal insanlardan fazla yerler. Kişi beden ağırlığını kontrol etmede obsesif davranış sergiler. Yemek ataklarının çoğu gizlilik içinde olur. Genellikle etraftaki stresörler ya da stres faktörleri bu durumu tetiklerler ve olumsuz duygulanımı harekete geçirirler. Ortaya çıkan olumsuz duygulanımlar ise yalnızlık duygusu, sosyal ortamlarda yemek yeme veya kilo aldığı için endişelenme yönünde olur. Gizli gizli yemek yeme atakları sırasında zevk alarak yerler ve bu zevke dayalı yeme davranışı kişiye rahatsızlık verecek derecede tok olana kadar devam eder. Bu süre içinde kişi yeme davranışı ve tüketilen yemeğin miktarı üzerindeki kontrolünü kaybeder. Bulimia Nervoza tanısı konmuş kişilerde çoğunluğunun aile öykülerinde sorunlu aile tipi faktörü göze çarpar. Bu sorunlu aile tipini genelde uzak ve reddedici anne-baba tutumları oluşturmaktadır.
Genellikle bulimik kişiler şişmanlamaktan da korkar. Kusmanın yanında müshil, diüretikler, iştah baskılayan ilaçlar kullanabilirler. Aşırı fiziksel aktivitelerle aldıkları enerjiyi yakmak isterlerler. Değişen sürelerde aç kalma görülür. Bireylerin hayatının bir döneminde Anoreksiya Nervoza yaşama riski yüksektir. Bulimia Nervoza tanılı kişilerde eşlik eden başka psikiyatrik hastalıklara da sık rastlanmaktadır.
SEBEBİ BULMAK ÇOK ÖNEMLİ
Bu bozuklukları yaşayan kişilerin ortak özellikleri olan mutsuzlukları ve kendilerini gittikçe toplumdan daha da dışlamaları, bireylerin kendilerine olan güvenlerini ve sosyal çevrelerini kaybetmelerine sebep olmaktadır. Diyet polikliniklerinde ve spor merkezlerinde bu bireylere sıkça rastlanır. Oysa yeme bozukluklarının tedavisi tıbbidir ve öncelikle seçilmesi gereken başvuru yeri psikiyatri, tedavi yÖntemi de psikoterapidir. Psikoterapiye ek olarak psikiyatrik ilaÇ kullanımı söz konusudur. İlaç ve diyet desteğinin yanı sıra psikoterapi ile kişilerin benlik saygılarını geri kazanmalarını sağlamak, yeme bozukluklarının öncesinde veya beraberinde gelişen depresyonu önlemek hedeflenmelidir. Asıl nedeni çözülemeyen her türlü hastalığın tekrarlaması kolay ve hızlıdır. Bu yüzden her türlü yeme bozukluğunun altında yatan sebebin bulunması, tedavi sürecinde kişinin farkındalığını sağlayacak ve tedaviyi daha kolay hale getirecektir. Unutmamaliyiz ki "manken hastaligi" vs diye bilinen Anoreksiya Nervosa son derece ciddi bir hastalıktır ve ilerlemiş vakalarda ölümle sonlanabilmektedir.