Hayatın ne kadarı kontrolünüzde? Hızla değişen, dönüşen dünyada kendi yaşamınızı şekillendirip yönlendirebiliyor musunuz? Uyum sağlayabiliyor musunuz değişen şartlara? Ya da en azından değişimi okuyabiliyor musunuz? Birçoğumuz kontrolümüz dışında bir dünyada yaşadığımız hissiyatında. Bu duygu gittikçe de güçleniyor. Alıştığımız, bildiğimiz, öğrendiğimiz her şey hızla değişmekte çünkü. Geleceğin nasıl olacağına dair tahminlerimiz de buna paralel bir hızla değişiklik gösteriyor. Milli Eğitim Bakanımız sayın Yusuf Tekin bir konuşmasında, kariyer planlaması ile ilgili sorulara cevap verirken asıl önemli olanın çocuğun ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre yönlendirmek olduğunu söylemişti. 2023 yılında elde edilen verilere göre, bundan 20 yıl sonra şu anki mesleklerin yüzde 47'sinin var olmayacağı öngörülüyordu. 2024'te ise bu veriler de değişti ve bundan sadece altı yıl sonra mesleklerin yüzde 30'unun geçerliliğinin kalmayacağı söylendi. Öngörülerdeki değişim bile ne kadar hızlı...
ÖZGÜVENİN ÖNEMİ
Öyleyse biz çocukları nasıl yetiştireceğiz? Geleceğe nasıl hazırlayacağız? Daha da önemlisi geleceği şekillendirecek bireyler olabilmeleri için neler yapabiliriz? Hayat önlerine ne çıkarırsa çıkarsın üstesinden gelebilecek çocuklar yetiştirmek mümkün mü? Artık hayatta başarılı olmanın sırrı girişimcilik ile ilgili fikirleri geliştirmekten geçiyor. Yani çocuklar girişimcilik yeteneklerine sahip oldukları oranda gelecekte söz sahibi olacaklar. Girişimcilerin hangi özelliklere sahip olduğuna bakmak gerekirse; Özgün düşünmeyi ilk sıraya alabiliriz. Empati ve iletişim yetenekleri de önemli elbette. Fırsatları doğru zamanda tespit eden çocuklar, hatta krizi fırsata çevirebilenler gelecekte dünyayı yönlendirecek olanlar. Tüm bunlar için de özgüven sahibi olmaları gerektiğini söylemeye gerek yok sanırım. Bu becerilere sahip çocuklar hayatın tüm alanlarında başarılı olacaklar: İstedikleri her yerde... İşte odaklanmamız gereken asıl nokta burada: Kişisel özelliklere odaklanmak, çocukların değişen dünyaya uyum yeteneklerini de arttıracak. Başarının tanımını bile yapamadığımız günlerdeyiz. Okulda alınan notların hatta gittiğiniz üniversitenin dahi öneminin kalmadığı, kişisel özellikleriniz ile fark yaratabileceğiniz bir dünyaya doğru gidiyoruz. Üstelik etkileşimin çok arttığı, geniş kitlelere ulaşılabilen bir dünya bu. Hal böyle olunca, yanlış kıyaslamalar ile özgüven ya da değersizlik duygularının tehlikeli boyutlara çıkabileceğini, öngörülemeyen/ öngörülen tehlikelerin artacağını tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Dikkati çalan unsurlardan hiç bahsetmiyorum bile. Çünkü biliyoruz ki, dikkatini toparlayabilmek fark yaratmanın en önemli adımlarından artık yeni nesil için. Hatta artık bizler için de.
KONTROLLÜ AMA ÖZGÜR
Öyleyse öncelikle kendini geliştirebileceği değerleri kazandırmalıyız çocuklarımıza. Özgür alanlar tanımalı, kendi seçimlerini yapmaya teşvik etmeliyiz.
Sorunları çözmelerini beklemek, onlar adına çözmemek de önemli adımlardan. Sorunlarını çözerken, onları farklı düşünmeye, yenilik getirmeye yönlendirelim. Yeniliğe katkıda bulunan herkes işini eğlenceli bulacaktır. Bunu çocuklarımıza göstermek ve benimsetmek ise onlara bu konuda alan tanımakla mümkün. Kendi yapabileceklerinin farkına varan çocuk elbet de hata yapabilir. Ama yaptığı hatadan dönebilecek özgüvene de sahip olduğunda, her yanlış onun için paha biçilmez bir deneyim olacak. İşbirliğinin önemini, bunu da doğru iletişimle kazanabileceğini görmesi yine onlara sunduğumuz özgür alanlar ile mümkün. Hulasa, artık çocuklarımızın yerine onların hayatlarını yaşayan ya da tam tersi kendi hayallerimizi evlatlarımıza yaşatmaya çalışan ebeveynler olmaktan vazgeçerek işe başlayalım. Onlara yine kontrollü ama özgür alanlar tanıyalım. Unutmayalım, şimdiki girişimci çocuklar gelecekte dünyayı şekillendirecek.