Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Faruk Yelkenci İzmir'deydi.
Öğretmenlerle buluşan ve İzmir Öğretmen Akademileri 2024-2025 eğitim öğretim yılı açılış programına katılan bakan yardımcımız, akademinin ilk dersini de verdi. Hocanın dersine geçmeden önce, öğretmen akademilerini kısaca anlatmak gerekirse, bu akademilerde öğretmen ve yöneticilerin kişisel ve mesleki gelişimlerini desteklemek amacıyla yola çıkıldığını söyleyebiliriz. Öğretmenlerin bu kazanımları, öğrencileri ile paylaşarak okullarına yansıtmaları hedeflenmiş.
Seçkinlik, çeşitlilik, etki yaratma, yetkilendirme ilkeleri ile çalışmalara devam edilmiş. Bunun için de veli, teknoloji , matematik ve fen bilimler, sosyal bilimler, edebiyat, Türk İslam düşüncesi ve bilimi, şehir ve kültür, oyun, spor, yabancı dil, sanat, sürdürülebilir yaşam, yönetici, afet farkındalığı, eğitim bilimleri akademileri planlanmış. Çok sayıda öğretmen bu akademilerden faydalanmış.
GÖZETLEME KAPİTALİZMİ
Bu eğitim öğretim yılında İzmir'de bakan yardımcımız sayın Ömer Faruk Yelkenci'nin verdiği ilk ders de bu akademiler kapsamındaydı. "Türkiye Yüzyılında öğretmen olarak neye hazırlıklı olmalıyız, kendimizi inşa süreci nasıl olur, dijital devrimin etkilediği alan olarak eğitimin günümüzdeki tanımı nedir, yeni eğitim sürecine nasıl hazır olmalıyız?" soruları çerçevesinde konuşmasını yapan Sn.
Yelkenci, Endüstri 4.0'ın etkilediği eğitim sürecinde bir tuzağa da dikkat çekti: Teknolojinin amaç haline gelmesi. Ardından teknoloji ile birlikte üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konunun mahremiyet ve siber zorbalık olduğunu sözlerine ekledi.
Sosyal medyada "bir başka ben"in varlığından söz eden Sn. Yelkenci, gözetleme kapitalizmini anlattı. Bu gözetlemeden ciddi ekonomik akış sağlandığını söyledi. Dijital evrenin ahlaki tasarımının gözetlemeci kapitalizme hizmete uygun oluşturulduğunu vurguladı. Bu yüzden cinsel zorbalık dahil birçok siber zorbalıkla mücadelede mahremiyet eğitiminin önemine değindi. Çocukların manevi yanlarını güçlü tutacağız diyen bakan yardımcısı Dr. Ömer Faruk Yelkenci şu sözlerle devam etti: Hayat önemli ve uluorta paylaşılamaz neticede. Öğrenciye hayatlarını nasıl yöneteceklerini öğreteceğiz. Tabii bunu yapabilmek için öğretmenle sohbetin önemini de atlamamak lazım.
DİJİTAL UYUŞMA KAVRAMI
Bununla birlikte elbette, yapay zekadan istifade edeceğiz. Bunun için de veri dayalı tahmin etme, veri analizi, veri madenciliği becerilerini yeni maarif modeli ile öğrencilere kazandıracağız.
Günümüzde karşımıza çıkan sorunlardan biri idrak bozulması. Algıdan içselleştirmeye giden süreç idrak.
Sadece görselle meşgul olunduğunda idrak bozuluyor. Bilgisayar oyununda adam öldürmek normal olunca o oyundaki gibi acımasız davranıyorlar gerçek hayatta da. Buna dijital uyuşma deniyor. Birçok melekenin kötürümleşmesi anlamına geliyor. Ardından dijital kölelik geliyor. Kölelikle mahremiyetimizi de teslim ediyoruz.
Unutmamamız gereken, hayatın amacı var ve bu süreçte biz öğretmenler önce kendimizi inşa etmeliyiz. Peki bu nasıl olacak?
TEMAS ETTİKÇE GELİŞİM OLUR
Sosyal sorumluluk üstlenmeliyiz.
Güçlü ve olumlu ilişkiler içinde bulunduğumuz dostlarımız olmalı.
Bize iyi gelen yol gösterenlerimiz bir de. Öğretmen mekanla, insanla, üstatlarla temas ettikçe gelişir. Mutlaka bir yazarınız ve o yazara ait bir kitabınız olsun. Bir şairiniz ve şaire ait bir şiir tabii. Bir yönetmeniniz ve filmi olsun, bir bestekarınız ve şarkısı, ressamınız ve resmi... Sonuç olarak, akademideki ilk dersten akıllarımızda kalan; dijitalleşmenin kölesi olmadan, insani özellikleri yitirmeden, kendimizi her geçen gün yeniden inşa ederek teknolojiye yön verecek bireyler yetiştirebileceğimizdi. "Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili" dizeleri Sezai Karakoç'u seneler önce benim şairim yapmıştı. Sizin şairiniz hangi mısralarla girdi gönlünüze?
