Çok sevdiğim bir söz, şöyle der: 'İçerisi aydınlıksa, dışarıdaki karanlıktan korkulmaz.'
Köpekbalığının tonlarca su içinde bir gram kanın kokusunu alması gibi sizin mutluluğunuzun kokusunu alanlardır onlar.
İşte tam da keyfiniz yerindeyken kendi karanlıkları arasından süzülüp gelen, içinizdeki ışığı söndüren, kendi karanlıklarını size ihraç edenlerdir bunlar.
Garip olan, aslında hiçbir zaman dolmayacak, bitmiş bir bataryaları vardır da sizin mutluluk kaynağı prizinizden bunu doldurabileceklerini sanırlar. Oysa sizin de içinizi boşaltmak, zehir saçan dişlerini konuşarak ruhunuzun şah damarına geçirmek ve hababam emmektir yaptıkları.
Moralinizi bozmak, sizi olduğunuzu sandığınız karakterin çok uzağına düşürmek için saçarlar zehirlerini. Düşünüldüğünün aksine, klasik kıskançlardan farklıdır niyetleri.
Kıskanan kişi, değerli olduğunu düşünmekle birlikte yetersiz olan kişidir. Ya denemiş yapamamış, ya da denemeye cesaret bile edememiştir. Bir kitap yazdığınızda onun içini boşaltan, 'öylesini ben de yazardım' diyen kişi, bilin ki gerçekten de bunu yapmak istemiş ama cesaret edemememiştir. O o kadar entelektüel ve yüce (!) bir kişi olup da böyle bir girişimde bulunmamışken, siz de kim oluyorsunuzdur... Böylesine cevabım hazırdır: ' Haklısın. Bence sen BİLE daha iyisini yazardın. O halde ne duruyorsun? Yarın çok geç olabilir, hemen başla yazmaya...'
İşte bu kıskançla baş ederim de, gayet yeterli olan ve başarıdan başarıya koştuğu halde bir ' eğer' algısı geliştirememiş, kendisini değersiz bulan, sadece bu yüzden bu yırtığını başarılarıyla yamamaya çalışan kişiden korkarım. Ondan bucak bucak kaçarım. Onun derdi kıskançlık değildir çünkü... Kendisini eritebilecek değersizlik duygusu yüzünden sürekli mutsuzluğun dipsiz, rutubetli kuyularında yaşar. Eğer bunu yaşayan kişi kıskanç olsaydı, sizi kuyuya atıp kendi dışarı çıkmaya çabalardı. Ama bu vatandaş böyle değildir.
Aslen kötü değildir niyeti... Normalleşmektir. Yalnız kalmamaktır. Bu sebeple içinde bulunduğu derin mutsuzluk kuyusuna sizi de çekmeye çalışır. Eğer sizi de mutsuz edebilirse, kendi içinde bulunduğu durum legalize olacaktır. 'Bak, sadece ben mutsuz değilim, o da mutsuz.' Diyecektir. Bu mantıkla, kendisi hakkında düşündüğü tüm olumsuz şeyleri, tüm garip yargıları size de yansıtır. Siz de mutsuz olduğunuzda, geçici bir ferahlama duyar. Oysa hala kendi cehennneminde, kendi kör kuyusunda yaşamaktadır. Hissettiği kısa süreli ferahlık, siz de aynı kuyuya düşerken yaptığınız kısa süreli cereyandan kaynaklanmaktadır.
Beni okumak orucu bozar mı?
Diyanet'in web sitesinde Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan ''Dini Soruları Cevaplandırma Platformu''nda oruçla ilgili en çok merak edilen sorular ve cevaplara yer verildi. Bu dönemin popüler soruları şöyle:
1. Sakız çiğnemek orucu bozar mı? (Katkısız sakızlar bozmazmış.)
2. Akupunktur orucu bozar mı? (Vücudu beslemesi ve gıdalandırması söz konusu olmadığından bozmazmış.)
3. Nikotin bandı orucu bozar mı? (Bozmazmış.)
4. Böbrek taşı kırdırmak orucu bozar mı? (Hayıııır.)
5. Anjiyo yaptırmak orucu bozar mı? (Yapılacak operasyonlarda yeme ve içme anlamı bulunmadığından orucu bozmazmış.)
Vatandaşımızın orucunu sağlıklı tutmakla mı ilgili endişesi var, yoksa tutmamak için yol mu yapıyor, niçin Yüce Allah'ın verdiği aklı kullanmamakta ayak diretiyor, sanırım bunu asla bilemeyeceğim. (Bir akıllı da şunu sormaz mesela): Kronik hastalığım var. Bu sıcakta oruç tutmak sağlığı mı bozar mı?
Açıkçası bu yılın 'modernize edilmiş' Ramazan soruları beni pek kesmedi. Hani her sınavın sorularıyla ilgili çalıntı şaibesi var ya, bu konuda da bir çalıntı bekliyoruz. Seneye vatandaşın soracağı sorular önceden çalınsın, daha yaratıcıları hazırlansın. Bu bizden esirgenmesin. Mesela seneye şunlar sorulabilir:
Botoks orucu bozar mı? Plajlara rezervasyonsuz girmek orucu bozar mı?
Biliyor musunuz, kızgınlığımdan yavaş yavaş günaha girmeye başlayacağımı hissediyorum. Siz belki de Ramazan boyunca beni okumamalısınız. Aman orucunuz bozulmasın! Hayırlı Ramazanlar tüm aklını kullanan, gönlünden de Allah sevgisini eksik etmeyenlere...