• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Giriş Tarihi: 29 Eylül 2012, 16:57
Türk hakkında sorsalar, aklınıza ilkin hangi özelliğini saymak gelir?
Entelektüel?
Cık.
Kibar?
Yok.
Çapkın?
Eh.
Çalışkan?
Onu Atatürk iddia etmiş ama bence olanı değil, olmasını arzu ettiğini yakıştırmış.
Peki ne deriz?
Güçlü, savaşçı.
Başka?
(Koro halinde): Mert!
Hah, işte ondan. Mertiz mert. Mertlik ne de olsa güçlü olana yakışan bir özellik, çünkü. Korkanın gizlemekten başka seçeneği var mı? Mertlik, veremeyeceği hesabı olmamaktan kaynaklanır.
İyi de, öylesine mertiz ki, doğru söyleyeni ya da güçlüyü hep susturmak, sesini kesmek ihtiyacı hissetmişiz. Ne yazık ki batı ve doğu gelenekleri arasında en önemli farklardan biri, meydan okumaktır. Batıda düello geleneği vardır, doğuda pusu... Güçlü olan pusuya düşürülür.
Erken öten horozun başını keserler derler ama, nadirdir. İşin aslı, erken öten horozu zehirlerler bizde. Başını kestin mi, işin faili belli çünkü. Zehirle, kim vurduya gitsin.
Ahmet Ümit, 'Sultan'ı Öldürmek' isimli son romanında, Fatih Sultan Mehmed'in zehirlenmiş olabileceği tezi üzerinde duruyor.
Muhteşem Yüzyıl'dan alışmadık mı izlemeye? Sarayda zehirleyen zehirleyene...
Atatürk sirozdan mı öldü? Zehirlendi diyenler çok.
Bizde, eceliyle ölmek aslanlara yakışmayan bir iş olarak görülür. Önemli insanlar, eceliyle ölemez. Hastalık? Zinhar. Mutlaka ölümün üzerinde önemli bir düşman gölgesi aranır.
Yıllardır Özal ailesi, ve özellikle Ahmed Özal 'Babamı zehirlediler' deyip durmuyor mu? Bu konuyu sürekli gündemde tutmuyor mu? Bana kalırsa, olabilir. Kaldı ki, Özal'ın zehirlendiği iddiası Kurtlar Vadisi filmlerinde de işlenmiş, popüler komplo teorilerinden biridir.
İyi de, bunca zaman bu iddiasını sürdüren, üstelik iddiaları destek gören, ve kabrin açılıp naaştan numune alınmasına karar verilen bir aile, bu sürecin sonunda neden, 'Biz aslında bu işe karşıyız. Mefta rahatsız edilmemeli!' diyor?
Acaba işin islami boyuttaki sakıncaları ve kabir açmanın nahoş yanları mı düşünülüyor iş ciddiye binince? Yoksa zehirlendiği kanıtlansa bile faili bu şekilde bulmanın mümkün olmayacağı mı hesap ediliyor?
Ha, kaldı ki bana göre de o halde fail nasıl bulunacak?
Aklımıza bu acemi komplo teorisinde son gelen nedir?
Daha önce kabrin açılması arzu edilmişti. Oysa şimdi ortaya çıkacak bazı bilgilerin aileye yarardan çok zarar getireceği mi anlaşıldı? Bu soruların hepsini zaman gösterecek. Gerçek şu ki, rahmetli Özal, sadece sağlığında değil, şimdi bile çok konuşuluyor ve konuşulmaya devam edecek.

Zorla Tecavüz: Rıza ve Ceza
Son yılların en ilginç tecavüz vakaları ülkemizde yaşanıyor.
Hayır, ilginç olanı tecavüzün şekli değil, cezanın belirlenmesindeki kriterler...
Örneğin, tecavüze uğrarken bağırarak yardım istemediği için inandırıcı bulunmayan bir mağdure...
Tecavüzcüsünün elini ısırdığı için ceza alan bir kadın...
Tahrik indirimi alan tecavüz suçluları... (Bari mesela sezon sonu indirimleri de olsun, av sezonu gibi bir sezon olsun mesela. Onun içinde yapılan tecavüzler az ceza alsın. Ya da İffet gibi dizilerde uygulanan şekilde tecavüz olursa da tecavüzcüye değil dizi yapımcısına ceza gelsin. Bu şekilde tecavüze uğrayanlar, sözkonusu dizinin yapımcısıyla evlendirilerekten namusları kurtarılsın.)
Sonra, 26 kişinin tecavüzüne uğrayan küçük kızlar 'Bu olayda rıza var.' kanaati geldiği için tecavüze uğradığıyla kalabilsin diye formül bulunsun.
Nasılsa rıza varsa ceza yok ya, misal, okeye dördüncü aranır gibi toplu tecavüzlere Rıza aransın.
- Rıza abii!
- Buyur gülüm?
- Abi işin falan var mı?
- Hayır güzelim, ne vardı sen onu söyle.
- Abi tecavüz..
- Nası yani?
- Abi bi tecavüz olayımız vardı da sen de olursan...
- Olm bi git! Benim işim olmaz.
- Hayır abi yannış annadın. Sen karışmayacan. Böle noter gibi duracan orda, biz de olayda rıza vardı deyip ceza almayacaz.
Tecavüze uğrayanlar en iyisi tecavüzcüyü bi zahmet baştan çıkarıp evliliğe ikna etsin, ya da kendi işini görüp adaleti uğraştırmasın. Hani eskiden Türk filmlerinden gelen mantık hatası dolu bir deyim vardı: 'Zorla tecavüz etmek'. Şimdi bizde durum budur. Tecavüz zorla olursa amenna! Yoksa.. Rıza içeri, ceza dışarı!
Son vaka, Bursa'dan: Evli ve dört çocuk babası bir adam, ördeğe (Yanlış okumadınız) tecavüz etmiş. Şimdi kanunda bunun yeri var mıdır, ördek tahrik etmiş, göz süzmüş, bir hoş 'vaklamış'mıdır, bakılmalıdır. Rıza var mıdır, rıza? Ya da sorun bakalım ördeğe, Reha Muhtar usulü: Acı var mıymış, acı?

Saba ne işin var Ayder'de?
Daha önce de Saba Tümer'in televizyon dünyası için gerekli ve keyifli bir isim olduğunu söylemiştim. Yalnız bizim yaptığımız bir yanlış var. Altın yumurtlayan tavukları kesmekte, yüzleri eskitmekte üzerimize yok. Geçenlerde Tan Sağtürk gibi bir salon erkeğini köyde gezi programında görünce kültür şoku yaşamış, yerimi yadırgamıştım (!) Bu kez de öyle oldu. Kardeşim, bırakın herkes başarılı olduğu kulvarda devam etsin, iyi olduğu işi yapsın. Herkes her şeyi yapmaya soyunmasın! Kentli bir kadın olan Saba'nın imajını bozmayın. O stüdyodaki yerini korusun. Ne işi var Ayder'de? Laz kızı kıyafetleriyle ne işi var ineğin altında? Allahaşkına biri Saba Tümer'e acilen taze süt bulsun, benim de sinirlerimi zıplatmayın sabah sabah!
Koyun koyuna
Haberlerde izledim. Avusturya'nın Tirol isimli kayak merkezinde bulunan bir mağazayı yanlışlıkla koyunlar basmış. Bu görüntüye hem çok güldüm, hem de düşündüm üzerinde... Bu sembolik görüntü, bana özellikle hafta sonlarında AVM'leri aynı şekilde hıncahınç dolduran bizleri anımsattı. Alışveriş güdümüz aynen bu şekilde yönetilmiyor mu?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.