Suriye tezkeresi meclisten çıktı çıkalı sosyal medyada ahali olarak ikiye bölündüğümüzü siz de görüyorsunuz. Komplo teorileri ise havada uçuşuyor. Kaldı ki söylenenlerin bazılarının ne derece komplo teorisi olduğu da tartışılır. Bir yanda 'Bu benim savaşım değil' diyen bir kesim, öte yanda 'Ne yani! Uslu çocuk olup yapılanlara karşı sessiz mi kalacağız?' diyen bir başka grup. Savaşı istemeyenler ne kadar romantik? Savaş gerekiyorsa savaşılır, diyenler ne kadar gerçekçi? Bir başka bakış açısıyla, aklıselimle olaya bakıldığında ise, diyelim ki ortada oynanan bir oyun var ve oyun kurucu son derece güçlü, o halde Türkiye, oyunun dışında kalmaya ne kadar direnebilir? Taç giyen baş akıllanır, derler. Muhalefet, acaba iktidarda olsaydı da aynı söyleme mi sahip olacaktı? Gel de çık işin içinden...
"KATİL UŞAK"
En sevdiğim sözlerden biri şudur: 'Paranoyak olmam, takip edilmediğim anlamına gelmez.' Bu sözü seviyor olmam, size herhalde benim de amatör bir komplo teorisyeni olduğum gerçeğini anlatmıştır. Severim dedektifçilik oynamayı. İddiasız bir şekilde ama... Çoğu komplo teorisyenine 'Çüş! Daha neler?' şeklinde alaylı yanıtlar verilir. Pekiyi bir karmaşık olayı çözmek için kullanılan komplo teorisi nasıl kurulur? Bol dedektif romanı okuyarak. Evet, ciddi söylüyorum. Dedektiflik romanları ile ilgili en klişe söz, en bildik geyik nedir? 'Katil uşak!' denir, değil mi? Yani katil, en tahmin edilmez, belki de en zararsız görünen kişidir. Roman boyunca şüphe çeken karakterlere yönlendiriliriz. Böylece gözümüzün önündeki gerçeği görmeyiz. İşte gündemdeki herhangi bir muammayı gözden geçirirken şu soruları sorun kendinize?
1. Bu olayda uşak kim? (Yani en zararsız görünen kişi kim?)
2. Zararsız görünen kişi, olayda mağdur görünen taraf olabilir mi? (Adam ölmüş, eşi feryat figan! Sakinleştiremiyorsunuz bir türlü... Oysa dikkatle inceliyorsunuz, miras tamamen dul eşe kalacak, mesela...)
3. Finalde, bu olaydan kayıpla çıkan taraf, bir zaman sonra aynı olaydan çok daha karlı çıkacak olabilir mi?
İşte teori, böyle kurulur. Asıl soru, gelecekte kim karlı çıkacak sorusudur. Hastalık haline getirmezseniz, komplo teorisi iyidir. Beyni geliştirir. Özellikle bir olayda Amerika ya da Ortadoğu ismi geçiyorsa bu pratiği geliştirmekte yarar var.
Hilal'im Aslan'ım sefere çıkmış
Hilal Aslan Yıldırım. İzmir'in en sevilen simalarından. Onu kah chopper motorunun üzerinde görürdünüz, kah yatının dümeninde. İlginizi çekmesi ve farkedilmesi için onu tanımanız gerekmezdi. Birlikte yelken basma ihtimalini sevdiğim Hilal ağabeyimi her zamanki hayatı tiye alan keyifli halleri ile anımsayacağım ve bir de pişmanlıkla... Hayatımdaki pek çok pişmanlıktan biri de, onu son zamanlarında görememek olacak. Hasta halini görmek istemedik. Belki de bilinçaltında reddettik onun da bir fani olduğunu.
Tam da o kalleş hastalığın tedavisini moralli ve sebatlı bir şekilde yaptırdığını öğrenmişken, bu ani ölüm haberi sarstı derinden. Tam da Hilal Aslan, aslanlar gibi rüzgar üstüne gidiyor, derken karaya oturduk hepbirlikte.
Bazı günler, beklenmedik rüzgarlar alabora ediveriyor ümitleri...4 Ekim işte böyle bir gündü. Aksi kaptanımızı denizin bu mevsimde serinlemeye yüz tutmuş sularına emanet ettik. Güle güle kaptan, rüzgarın bol olsun!
City Trend'e taze kan
Bundan bir yıl kadar önce, 'İzmir'in çılgınları' başlıklı bir yazıda, İstanbul'da kotarılabilecek işleri İzmir'de yapmaya soyunan bir avuç müteşebbisi sizlerle paylaşmıştım. Bunlardan sıra dışı turizmci ve marka doktoru Gürkan Boztepe'yi ne yazık ki sahiplenemeyip İstanbul'a kaptırdık. Kendisi adına iyi, ama elbette bizim için kötü...
Osman Akdeniz'in imtiyaz sahibi olduğu moda , magazin ve trend dergisi City Trend ise, İzmir çıkışlı yolculuğuna ülke çapında dağıtılmaya başlanarak devam ediyor.
City Trend, D&R'larda ve çeşitli satış noktalarında her zaman satış listelerine İstanbullu rakipleriyle başa baş, hatta bazen önde giriyor ki bu İzmir'imiz için büyük bir gurur.. Bu köşenin sadık takipçileri, benim İzmir kökenli, amatör ruhlu profesyonel işlere ne kadar prim verdiğimi bilirler. İşte City Trend de, bunların başında geliyor.
Geçtiğimiz hafta, dergide bir görev görev değişikliği gerçekleşti. On yıldır bir çok dergide yöneticilik yapan Beliz Baran derginin yeni genel yayın yönetmeni olurken, genç ve yetenekli isim Gizem Urgancı da konular editörü titri ile görevine başladı.
City Trend dergisinin dergicilikteki hedeflerine çok uygun bir dergi olduğunu söyleyen Baran, 'İzmir orijinli bir dergi olmasına rağmen City Trend'in kısa sürede ülke çapında gösterdiği başarı ortada, şimdiki hedefimiz, dergimizi en çok satan dergiler sıralamasında ilk ona sokmak' dedi. Derginin imtiyaz sahibi Nejat Osman Akdeniz de, yaptığımız görüşmede bana şunları söyledi: 'Biz, bitmemesini umduğumuz uzun bir yola çıktık. Amacımız bir yere varmaktan öte, yolculuğun kendisinden duyduğumuz hazzı, okuyucumuzla paylaşmaktı. Birinci yılımızı çoktan geride bıraktığımız şu günlerde bunu büyük ölçüde başarmış olduğumuzu gururla fark ediyoruz. Elbette her zincir, ancak en zayıf halkası kadar güçlüdür. Biz de bu yolculukta şimdiye dek bize eşlik eden tüm paydaşlarımıza, silah arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Yeni hedeflerimizi belirlerken bizi daha ileriye taşıyacak yeni bir ekip planlıyorduk. Uzun süredir dergicilik sektörüne hizmet vermiş çok başarılı ve tecrübeli bir isim olan Beliz Baran, bu yeni projeksiyonumuz için en ideal kişiydi. İnanıyorum ki bu hedeflere onunla birlikte ulaşacağız' dedi.
Ben de Akdeniz'in bu görüşlerinin gerçekleşmesini umuyor, City Trend'e uzun bir ömür diliyorum.