Giriş Tarihi: 13 Aralık 2014, 17:06
Sevgi, ilgi demek. İlgisi öznesine yönelmemiş bir sevgiyi nasıl fark edeceksin ki? O olsa olsa platonik bir sevgidir. Sevgi çay ise ilgi dumanıdır. Buz gibi çayı kim içmek ister ki? (Ice tea sevenleri kastetmiyoruz tabii...)
Bu durumda, ilgi ve sevginin biraz da kendinizle ilgili olduğunu anlamalısınız. İnsanın bir deposu var ve o depodan yer. Sevgi ve ilgi deponuz dolu olmalı... Başkalarının sizden gördüğü sevgi (ve dolayısıyla samimi ilgi) sadece o depodan taşanlardır.
Kendisini sevmeyen, kendi mutlu olmayan bir insanın size karşı suratsız olması, sizin kötü ya da değersiz biri olduğunuzu göstermez. Sevgisiz, ilgisiz kalmış (kurumuş) bir kişi, sadece kısa yoldan bir çıkar edinebileceği kişilere yanaşır, onlara ilgi gösterir ki bu da çok doğaldır.
Düşününki çölde susuzluktan ölmek üzeresiniz. Hemen 'ya su çıkarsa' diye toprağı mı kazarsınız, yoksa yakında gördüğünüz ilk kuyuya (son bir gayretle) bir kova mı sallandırırsınız? Tabii ki ikincisini yapmak daha akıllıca olur.
Çok net bilirim ki ne zaman başkalarının derdi, sıkıntısı ile ilgilenirim, ne zaman cömertçe ve sahici bir şekilde hatır sorarım, o sabah iyi uyanmışımdır. İyi uyanmışsam, bir gün önce depolarımı fullemiş, öyle yatağa girmişimdir. Sevenlerim bana yeteri kadar değerli olduğumu hissettirmiştir.
Hayata yaptığım yatırımların meyvesini almışımdır. Sevgi depom ağzına kadar doludur. Tam bir tatmin duygusu içindeyimdir. Ancak o zaman hizmetimde olan ya da birlikte çalıştığım insanların gündelik yaşamları bana daha renkli, daha önemli ve öncelikli gelir. Kendi önceliklerim ancak o zaman protokolde geri sıraya düşer.
Aslında bu, asıl mutluluğun başkalarına hizmet etmek, onlarla ilgilenmekten geldiğini, bunun daha karlı olduğunu önceden keşfetmiş insanlara göre gündelik bir olaydır. Keşke biz de sevgi ve ilgi depolarımızı doldurmanın en hızlı ve ekonomik yolunun, öncelikle içinde bulunduğumuz topluma hizmet etmek olduğunu kavrayabilsek! O zaman herkesin deposu dolu olacak. O zaman dolu depolarımızla çook yol gideceğiz. Ne ilişkiler yolda kalacak, ne de insanlığımız...
Bahçıvanım olur musun?
Bu dünyada cenneti ancak kendi bahçende bulabilirsin. Ruhun, bahçendir. Bu bahçeye günübirlik girenler, bir şeyi değiştirmezler. Zaten buna vakitleri de olmaz. Pek çok ziyaretçi beraberinde zararlı otlar getirir ve çoğu farkında olmadan bahçeni sarar.
Sonra eğer yeterince şanslıysan ruh eşini bulursun. Ruh eşin bahçıvandır.
Nasıl ki bahçıvan bahçeyi bellerse o da bugüne dek doğru bildiğin herşeyin anasını beller. Yani bu bahçeyi bir cennet bahçesine çevirmeden önce ruhunun toprağının altını üstüne getirir. Havaalanan topraktan nasıl biraz pislik, bir kaç da solucan çıkarsa senin bilinçaltından da çıkar. Aldırmayacaksın. Hatta bazı huylarına b.k atacak. Buna da takılmayacaksın. Çünkü bu da toprağının gübresidir. Bütün bunlara dayanırsan gelecek sezonda bahçenin yemyeşil olduğunu göreceksin. Sevgilin, ruhunun toprağını havalandırandır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.