Türkiye'nin, gelişmeye en açık Ege kentlerinden biridir Denizli... Özellikle son 20 yıldır ekonomide, sanayide, kentsel yapılanmada liderliği bırakmak niyetinde değil...
Bunda elbette kent yönetiminde görev alan isimlerin katkısı büyük ancak yöre insanının çabaları, doğup büyüdüğü toprağa bağlılıkları ve özverilerinin önemli payı yadsınamaz.
Bu işin sırrı da güven.
***
Bakın, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, koyduğu hedefi ve kime güvendiğini hangi sözlerle ortaya koymuş:
"İddia ediyorum, Denizli bu coğrafyanın başkenti olacak. Çünkü arkeolojik zenginliğimiz var, termal kaynaklarımız yeterli ve en önemlisi çalışkan insanlarımız burada yaşıyor."
Bir kent liderinin, hizmet ettiği topluma duyduğu güven, koyduğu hedeflere ulaşmada en önemli etken...
Görünen o ki Başkan Zeybekci, "Anadolu Kaplanı" lakaplı Denizli'yi dünya kenti yapmak için kolları sıvamış...
İlk aşamada da tarihi zenginliği "çok iyi kullanmayı" planlıyor. Bunun için de, özellikle Laodikya kazılarına güç vermeyi ve dünyaca ünlü Pamukkale'nin mirasını kente yaymayı düşünüyor.
İyi fikir, müzeler kenti Denizli...
Yani amaç, Avrupa'da olduğu gibi, tarihi zenginliğini görmeye gelen turistin gelip geçmesini değil, kentte kalabilmesini sağlamak...
***
Bence yapar Başkan Zeybekci... İyi biliyorum, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ardındadır başkanın...
Ya halk... Onlara bir kez hedef koyun, gözünüz arkada kalmaz.
Bunu bizzat yaşayan biri olarak söylüyorum. Bir insanın en çılgın yaşları olan 17-23 arasını orada yaşadım ben...
Bir kentin hızlı gelişmesine tanık oldum.
Bir kere Denizlililer, kazandığını kentine taşıyor, yatırım yapıyor.
Almanya'ya geçmişte en fazla işçi gönderen Denizli, bunun semeresini gördü.
Çünkü oraya her giden, dönüşte tüm birikimini Denizli'de kullandı. Yatırım yaptı, ortak oldu, kendini geliştirdi, fabrika kurdu, dayanışma içinde oldu. Kazandığı parayı Denizli'de yedi, birilerinin yaptığı gibi İstanbul'a kaptırmak yerine, kendi insanına istihdam sağladı.
İşte bu yüzden, diğer bölge kentleri Aydın'ı, Muğla'yı solladı, İzmir'i kıskandırdı, Manisa ile yarışıyor.
İnanıyorum ki, bir denizi, bir limanı olsa İzmir'i de çoktan geride bırakmıştı.
Denizli'de bir dönem yaşamış bir İzmirli olarak hissettim bunu...
***
30 yıl önce yaşadığım Denizli ile bugünkü kent dokusu arasında inanılmaz bir fark var öncelikle...
Son yıllarda altgeçitleri, modern siteleri, alışveriş merkezleri ve geniş caddeleriyle, farklı, çağdaş bir kimliğe büründü Denizli...
Hafta sonu da, Ege ekonomisinin tartışıldığı toplantılara ev sahipliği yaptı.
Başarılıydı, özgüveni yerindeydi.
İşin özü, imrenilecek potansiyeliyle Denizli, Ege'nin gizli lideri... İzmir gözünü açmazsa, tahtını kaybedecek gibi.
Sağolun Vali'm
Ergen bağımlılığının tedavisi konusunda Türkiye'nin tek ve en modern sağlık merkezi olan EGEBAM, sonunda çözüme kavuşuyor. 5 güvenlik 4 temizlik görevlisinin maaşlarının ödenmemesi nedeniyle 1,5 aydır yataklı tedaviye kapanan merkezin, İzmir Valisi Cahit Kıraç'ın olayı yakından izlemesi sonucunda, yeniden yataklı tedaviye açılması an meselesi...
Hatırlarsanız, kısa bir süre önce, EGEBAM'ı konu alan "Ne kapanması, destek görmeyi hak ediyor" yazımda şunu vurgulamıştım:
"Bugün İzmir'de, sokaklarda uyuşturucu madde kullanan çocuklar azaldıysa, birçok çocuğun büyümekte olan ruhsal sorunlarına çözüm bulunduysa, EGEBAM'ın katkısı büyüktür."
Bu tartışılmaz bir gerçek.
***
Ancak ne Ege Üniversitesi Rektörlüğü, ne İzmir Büyükşehir Belediyesi ne de SHÇEK İl Müdürlüğü, merkezin personel sorununu çözemeyince devreye, kentin bir numaralı ismi İzmir Valisi Cahit Kıraç araya girdi.
Başkan Kocaoğlu ile görüşmesi, bir çare arayışı, bir lider kimliğin ortaya çıkışı...
Vali Kıraç, "Burası sorunlu çocuklar için önemli bir yer. Bu yüzden merkezin yaşaması gerekiyor" diyor.
İşte çözümün sırrı bu sözde: "Yaşaması gerekiyor."
Bu yüzden Vali Kıraç'ın attığı adım, çözümün de ışığı.
Umuda ışık olmak...
Toplumsal bilinç, çağdaş bir toplumun rehberidir. Bu yüzden, bireysel değil toplumcu düşünen ülkeler, bugün lider konumundadır.
Bizde ise, her açıdan olmasa da, zaman zaman "toplumsal bilinç" alevi yanar, ışığı geleceği aydınlatır.
Lösemili çocukların yaşadığı dram, hangimizin yüreğini kanatmaz ki... Ama çabalarımız hep acımanın kıyısındadır.
Eh işte paramız varsa bazen bağışta bulunur bazen de kampanyalara katılırız.
Yüreğimizi rahatlatmak için...
Ancak daha fazlasını yapanlar da var.
***
Geçen akşam, Atatürk Kültür Merkezi'nde, İzmir'in en coşkulu ve başarılı orkestralarından Blue Note, kurucuları Özgen Akçagül'ün liderliğinde, keyifli bir konser verdi, Ege Üniversitesi Çocuk Onkolojisi'nin ihtiyaçlarını korşulamak için...
Çok başarılı, nezih bir geceydi.
Konsere her gelen izleyici, ödediği ücretle, çocuklara hem umut ışığı yaktı, hem de coşkulu bir gece geçirdi.
Hele MEV Koleji İlköğretim Okulu öğrencilerinin, bir torbaya sığan harçlıklarını göndermesi, izleyicileri hem ağlattı, hem "toplumsal bilinç" gururu yaşattı.
Aylarca hazırlık yapan orkestranın yüreğinde ise, umuda ışık olmanın kıvancı vardı.