• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Bir kentin gülümseyen yüzü olmayı başarmak... HÜROL DAĞDELEN

Bir kentin gülümseyen yüzü olmayı başarmak...

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Nisan 2012, 15:40
İzmir hem seçkin hem de zor bir kent... Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olmasının yanı sıra özel konumu, yıllarca ihmal edilmiş çarpık yapılaşması ve büyük beklentiler içinde olan halkıyla, diğer şehirlerden keskin sınırlarıyla ayrılıyor.
Bu açıdan bakınca belediye başkanlarının işini zor...
Bunun için "sıradan" olmayacaksın, vizyonun geniş olacak, attığın her adımın hesabını vereceksin, iki ya da üç yabancı dil bileceksin, yaratıcı, takipçi, yenilikçi ve yürekli olacaksın.
Bunları yaparken de, yüzün hep gülecek.
Bir de üstüne sürekli halkın arasında olacaksın, hiçbir etkinliği kaçırmayacaksın, iki elin kanda olsa bile belediyenin düzenlediği her faaliyette görünecek, bunun için yoğun emek vereceksin.
İnsanlar seni yanında görecek.
Böyle oluşacak karşılıklı güven...
***
Geçen gün, görevdeki üçüncü yılını dolduran Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan'ın konuğu oldum, tüm basın mensubu arkadaşlarımla...
Ölçülü ve ayrıntılı konuştu bizlerle... Yaptıklarını, yapacaklarını anlattı. Samimi ve özgüven sahibiydi.
Dikkat ettim, "ben"den ziyade, "biz"i kullandı. Ekip çalışmasının önemini sık sık vurguladı. Geriye bakmak yerine geleceği özümsemenin ayrıntılarına girdi sık sık...
Konuşması boyunca, "Önce insan" dedi, "mutlu şehir" dedi, "yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır" diye vurguladı.
Herkesin gözünün içine baka baka konuşması kendine güvenin eseriydi, bu öyle kolay bir şey değil, insanla yüzleşmek... Bu da gazeteci kökenli olmasının, bir dönem bakanlık yapmasının bir sonucuydu. Toplumu iyi tanıyordu. Bu insanlarla doğru ilişkiler kurmasını sağladı.
***
Onun söyledikleriyle, benim gözlemlerim örtüştü. Bunun için söylediklerinin hiçbiri abartılı gelmedi bana...
Başkan Tartan, yaşadığı kentin çağdaş bir kimliğe kavuşmasını önemsedi hep...
İlçe belediye başkanlarının bütçesi kısıtlıydı ama o bunu aşmayı başardı. Kurduğu iyi ilişkilerle öne çıktı.
Çocukla çocuk, yaşlıyla yaşlı oldu.
Tarihe sahip çıktı, onardı.
"Bir kenti sevmek, bir kenti yaşamak" dedi, çalışmalarını bu uğurda yoğunlaştırdı. Sokaklara, meydanlara indi, eksiklerini tamamladı. Temizliğe önem verdi, kent mobilyalarını, camileri yeniledi, zamanın belleğini korudu.
Turizmin can damarı olan butik müzeleri açtı; Bugün artık İzmir'in, oyuncak, karikatür ve mask müzeleri var. Devamı da geliyor.
Sevgi Yolu'nu yeniledi, çağdaş bir görümüne kavuşturdu.
Okulları korudu, çocukları teşvik etti, sporu destekledi, kültür ve sanata büyük önem verdi. Sanatçıları, yazarları, gazetecileri onarlandırdı, dostlukları geliştirdi.
Kısaca, yönettiği kentin her köşesinden o çıktı, sorunları çözdü, halkı izledi, beklentilerini öğrendi, çözüm üretti.
***
Başkan Hakan Tartan bunları hep o gülümseyen yüzü, sıcak tavırlarıyla yaptı. Ben onu hiç asık suratlı görmedim; makamından çıktığı anda, yüzü hep güldü.
o da etten kemiktendi, kuşkusuz onun da hüzünlü anları, sevinçleri, öfkeleri vardı. Belki en yakınları onun bu insani sıkıntılarına tanık oldu.
Ama halk, hiç görmedi.
O gün basın toplantısında da, öncesinde ve sonrasında, bu pozitif kültürü hep hissettirdi.
Bu, Avrupa vizyonu olan bir şehir için, en önemli artılardan biridir. Çünkü vizyonu olan bir başkan, kentini hem geleceğe taşır hem proje üretir, hem de güvenli bir limana yanaştırır.
Bu açıdan baktığımızda Başkan Tartan, bulunduğu konumdan daha yukarıda olmayı hak ediyor. Bu kent ondan daha fazla faydalanmalı...
Çünkü ışığı güçlü ve sağlam.

GÜNÜN SÖZÜ
Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez ama her söylediğini düşünür.
Aristotoles

İnsanın yaşamı bir kibrit çöpüne benzer
Okuyacağınız bu öyküye interette rastladım. Doğrusu kimin yazdığını bilmiyorum ama insanın ruh dünyasını çok güzel betimlemiş, doğru bir örnekten yola çıkmış...
Sizinle paylaşmak istedim.
***
Ben kibrit çöplerini insanların yaşamlarına benzetirim. Kibrit kutusu insanın yaşadığı toplumu ifade eder bir bakıma.
Bazı kibrit çöpleri vardır bir amaç için yanarlar, kimi bir sigara yakar, kimi bir ocak, kimi boş yere yanıp tükenir, hiçbir işe yaramadan. Kimi ise bir ormanı, bir evi, büyük bir alanı yakar kül eder, kendisiyle birlikte.
Kibrit kutusunu açıp baktığınızda hepsi aynı gibi gözükse de birbirinden farklı kibrit çöpleri vardır. Bazıları yanamayacak kadar incedir. Yakarken kırılır zannedersiniz ama en iyi o yanar kibrit kutusunda. Bazıları da epeyce kalın olur, zannedersiniz ki yanınca yeri göğü yakacak ama yakınca bir bakarsınız fis diye bir ses çıkarır kendisini bile yakamaz, sadece ucundaki kimyasal madde alev bile almadan kararır gider. Kimileri eğri büğrüdür ama yine de bir kibrit çöpünden beklenen fonksiyonları eksiksiz yerine getirirler.
***
Yanıp bitme hayatın bitmesi gibidir, ucundan başlar yavaş yavaş dibine doğru gider ve sonunda kapkara bir şey kalır. İşte insan yasamı da bu kibrit çöplerine benzer. Kimi insanlar vardır; kötü işler yaparlar orman yakma misali, kimi insanlar vardir; kendinden beklenileni asla yerine getiremezler kalın kibrit çöpü gibi kendi kendilerini yok edip giderler.
Ama kimi insanlar vardır, bir lambanın fitilini yakarlar. kendilerini yok olup gitse de, bıraktıkları ışık sonsuza dek yanar.
Tıpkı Atatürk gibi...

O çocukların farkında mısınız?
Birleşmiş Milletler, farkında olalım diye, sorunlarını bilelim diye, çözüm üretelim diye, 2 Nisan'ı Dünya Otizm Farkındalık Günü" ilan etmiş...
2008 yılından bu yana hayata geçmiş bu dilek...
Amacı, tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi, bilinirliğini artırarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması...
Biz, dünyanın bu isteğine yanıt verebiliyor muyuz bilmiyorum ama çok eksiğimiz var, bunun farkındayım. Bildiğim tek gerçek, dünyanın en yalnız ama en zeki insanlarının sorunları henüz ışığa kavuşmuş değil...
Anne ve babalarının inanılmaz çabası, öğretmenlerinin bitmek bilmez sabrı ve enerjisi sayesinde, iç dünyalarından çıkıp, ayakta kalmayı başarıyorlar.
Ancak toplum onları kucaklayacak düzeyde değil henüz... "Zeka özürlü" deyip geçiyorlar her gördüklerinde...
***
Oysa gerçek öylesine farklı ki...
Bunu anlamak için, gerçeğin farkında olmak için, onlarla bir gün geçirmek yeterli oysa... Yaptıklarını görmek, zekalarına tanık olmak örneğin...
İnanın, dünya gailesinden ben de 2 Nisan'ın farkında değildim. Takdir ettiğim bir eğitimci olan, Menemen Sabahat Akşıray Otistik Eğitim Merkezi'nin babacan öğretmeni Ayhan Aslan'ın messenger'daki notunu görene kadar...
Notta şu yazıyordu: "Bugün 2 Nisan, otizmin farkında mısınız?"
Bakın, Karşıyaka Belediyesi ve Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği, yarın bir otizm şenliği başlatıyor. Etkinlik kapsamında yarın saat 13.00'te Ziya Gökalp Kültür Merkezi'nde, otizmi en iyi anlatan uzmanlardan Prof. Dr. Yankı Yazgan'ın bir söyleşisi var.
O güzel çocukları anlamak ve kucaklamak için, işte çok özel bir fırsat...




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.