Gazeteciliğe Yeni Asır'da başlayan, bir süredir de Hürriyet'teki yazılarıyla Türkiye'nin gündemine oturan, sevgili arkadaşım Yılmaz Özdil, çok büyük bir acı yaşadı art arda...
Önce babasını, sonra da sevgili anacığını yitirdi. Hem de 99 gün arayla...
Babası Veli Amca, hem Yeni Asır için hem de Yılmaz için "ekol" bir isimdi, annesi Nadide hanım da sevgiyle yoğurduğu yüreğini paylaştı ömrünce Yılmaz'la...
Bu yüzden Yılmaz'ın acısı çok büyük... Ama o bir "Oğlak" insanıdır, acısını yüreğine gömer, orada yaşar.
Kimseyi mutsuz etmek istemez, bu nedenle onu ağlarken göremezsiniz. Yaşlar yüreğinde akar çünkü...
***
Onun en gerçekçi iç çekişi ya da "son vedası", yazılarıdır. Acılarını sözcüklerde yaşar, milyonlara ulaşır. Çok büyük bir vefa zinciri oluşur böylece...
Bir evladın, anne ve babasına vereceği belki de en "yürekli" sonsuzluk mesajıdır bu...
Anılar yüklüdür o sözcükler, bir gün yine buluşmak adına...
ve Yılmaz, yine köşesinde, önce babasına sonra da annesine vedasını, şu çarpıcı mesajla veriyor:
"Yağmurda sırılsıklam ıslanmış... Gecenin ayazında sokak lambasının ışığında titreyen sahipsiz köpek yavrusu gibi hissediyorum kendimi."
***
İnsanı derinden etkileyen iki büyük kayıp karşısında yaşanan boşluğu, kimse böylesine etkili anlatamadı bugüne kadar... Yılmaz'a nasip oldu.
Oysa onu seven eşi ve kızı olduğu halde, anne ve babasının kaybı bir erkeği işte böylesine duru bir yalnızlığa sürüklüyor.
Çünkü Yılmaz'ın gözyaşları yüreğine akar, onu kimse göremez, sözcüklerde hissedersiniz.
Asla yalnız yürümeyeceksin sevgili dostum, biz hep yanında olacağız.
Bir ana, bir baba olamayız belki ama, iyi bir dost olacağımızdan emin ol.
Senin gibi bir evlat yetiştiren annen ve baban sonsuza dek ışıklar içinde yatsın.
SÖZÜN ÖZÜ
Eden kendisine eder, yapan bulur ve çeker.
Unutma kazanmak koca bir ömür ister. Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter.
Mevlana