İzmir'in en önemli sorunlarından biri, belediye hizmetlerinin denetlenememesi, yapılan parkın, caddenin, salonun eksiğini, fazlasını yetkili kimsenin görmemesi...
Oysa, belediye görevlilerinin, yaratılan her eserde, gözleri olmalı, denetlemeli, sahip çıkmalı...
Bunun sorumlusu sadece halk değil, aynı zamanda belediye çalışanıdır.
Halk yaşar, kullanır, kirletir. Temizlemek, onarmak belediyenin görevidir. Halka kapısının önünü temizlemeyi öğretemediğin sürece, korumak, temiz tutmak senin görevindir.
***
Halk ihtiyacı olduğu anda, belediye başkanını, görevlilerini bir işi olduğunda yanında görmek ister.
Çünkü onun için seçmiş, bu niyetle oyunu atmıştır. Uzaktan bakmak, el sallamak, gülücük yollamak sorunları çözmez, daha da büyütür.
Başkan ya da adamları, insana dokunmalıdır. Sorunlarını dinlemeli, çözüm üretmelidir.
"Ben yaptım, oldu" demekle olmaz, yol göstermeli, sorunun çözüm ayağı olmalıdır.
***
Öteden beri söylüyorum, her belediye başkanı, koltuğunda kurulan değil, halkın arasında dolaşan, sorunlarını dinleyen, çözüm üreten elemanlar yetiştirmeli...
Tecrübeli bir ekip, bir büyük şehirde, sorunların çözümünde, en etkin yoldur.
Yapılamaz, organize olamaz, yetişemez bahanelerini kimse ortaya dökmesin artık... Yapılır, organize olunur, yetişilir.
Çünkü insan, "tabii efendim, on dakka sonra ordayız" diyerek, oyalayan bir sürü üyesi değil, bilinçli bir görevli bulmak istiyor karşısında...
İşini çok iyi bilen, güleryüzlü bir ekip...
***
Hangi yolda çukur var, hangi park sulanmamış, hangi sokak pis, hangi imar planı ihlal edilmiş, nerede yasaya aykırı bina dikilmiş ve daha birçok sorun yerinde tespit edilmeli, çözüme ulaştırılmalı...
Halk "oturan", "kılıfına uyduran", "öteleyen" değil çözüm üreten bir belediyecilik anlayışı bekliyor.
Bir insanın başkanından alacağı en keyifli telefon, "Sokağınızdaki çukur kapatıldı" ya da "Parkınızdaki pislik temizlendi. Bizlere yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim" sözleridir.
Bir belediye başkanı bunu yapabilir, halka dokunabilir.
Ekip kurmak, halkın ayağına gitmek, çözüm üretmek bu kadar zor mu?
GÜNÜN SÖZÜ
Güzel gençler doğanın rastlantı sonucu yaratılmasıdır, güzel yaşlılar ise yaşlanmasını bilen sanat eserleridir.
Walter Winchell
Güle güle futbolun devrimcisi
Metin Oktay, Lefter, Zekeriya çocukluğumun önemli futbolcularıydı. Kendilerine özgü hayata kavrama biçimleri, mesleklerine sahip çıkma, haklarını arama usulleri vardı.
Çok zor koşullarda, çok zor imkanlarda futbolculuk yaptılar, şimdiki gibi nerde, kapkara, kömür gibi sahalarda oynadılar, desem yalan olmaz.
Fotoğraflar kanıtı...
***
İşte 70'li yıllarda, Metin Oktay'ın futbolu bırakışının hemen sonrasında, herkes "Galatasaray bitti artık" dediği anda bir efsane katıldı takıma...
PTT'de harikalar yaratan bu isim Metin Kurt'tu... 3 yıl art arda yaşanan şampiyonlukta en büyük pay sahibiydi Kurt...
Sadece futboluyla değil, efendi kişiliği ve solcu kimliğiyle farklı bir karakter çizdi, kömür sahalarda...
Görüşleriyle, hayata bakışıyla, sporcu kimliğiyle, futbol yorumuyla, milyonlarca gencin gönlünde taht kurdu.
***
İyi bir devrimciydi.
Futbolcular genelde sağ görüşlü ve milliyetçidir.
Metin Kurt tam tersi, hayat adamı, mücadele insanıydı. Hakkını aradı, futbolcui kardeşlerinin aramasını sağladı.
Futbolu bıraktıktan sonra da yılmadı, aynı mücadeleyi sürdürdü.
Kazandığı paralarla keyif çatmasını bilirdi, tam tersini yaptı, futbolcunun dert babası oldu, hakkını aradı, aramasını sağladı.
Futbolun yetiştirdiği unutulmaz bir isimdi "Metin Kurt", çocukluğunda da benim için bir idol...
Metin Oktay'ı yaşamak için çok küçüktüm ama Metin Kurt gençliğimin filizi oldu.
Direnmeyi, savaşmayı ondan öğrendim, futbol sevdasını da...
Güle güle, sahaların efendi devrimcisi... Anıların yüreğimizde...