Ünlü moda tasarımcısı, rahmetli Hanife Çetiner'i çok geç tanıdım, o da ölmeden kısa bir süre önce... Yıllarca başarılarını haber yapmış, sayfalarda planlamıştık ama tanışmak hiç kısmet olmamıştı... Tanışınca da, onun mütevazi kişiliği ve insan sevgisini gördüm. Bir eğitimci kimliğiyle, modaya yön verişine, Anadolu'nun geleneksel çizgilerine sahip çıkışına, gençlere doğru mesajlar vermesine hayran oldum.
Tek şey istiyordu, uzun yıllar İzmir'in modasına verdiği emekle; bir el sanatları ya da moda müzesi...
Yaşarken bu uğurda verdiği mücadeleyi iyi bilirim. Elindeki Anadolu'nun geleneksel kıyafetlerinden oluşan koleksiyonun, gelecek kuşaklara taşınmasını çok arzuluyordu.
Bu onun için bir tutku halini almıştı. Çalmadığı kapı bırakmadı, ziyaret etmediği belediye başkanı da...
Diyordu ki, "Hürol bey, bir toplumun ana damarı gelenekleridir, özellikle kimlik kazandığı kıyafetlerin yaşaması, yaşatılması gerekir. İzmir'e gelen turistler, Anadolu'nun kıyafetlerini görmeli, İzmirli nasıl giyiniyordu, bilmeli. Bu yüzden gerek benim gerekse diğer modacı arkadaşlarımın emek verdiği kostümler, kıyafetler bir müzede sergilenmeli. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım."
Onun bu fikirlerini köşemde de yazmıştım.
Ancak hayalini gerçekleştirmeye ömrü yetmedi; hepimizi şok eden bir kalp krizi, ünlü modacıyı aramızdan aldı.
***
Bir diğer modacımız Esin Yılmaz'la ise hiç tanışıklığım yok. Yıllarca magazin gazeteciliğine emek vermiş biri olarak Esin Yılmaz'ı, sadece "yaratıcı ve çağdaş çizgilerin modacısı" olarak bilirim.
Haberlerini yaptım, okudum.
Disiplinli, prensip sahibi ve coşkulu bir insan olduğunu duydum.
Esin Yılmaz da modada ekol bir isimdi, İzmir için bir değerdi. Bunu, İstanbul'dan, Ankara'dan ona sipariş veren üst düzey bürokrat eşleri ve ünlülerden biliyoruz.
O da amansız bir hastalığa yenik düştü, çok mücadele verdi ama yetmedi.
Esin Yılmaz, çalışma presiplerinin, bunun örneklerinin, bir müzede sergilenmesini ister miydi bilmiyorum ama modacının tutkusudur aslında yarattığı çizgilerin gelecek kuşaklara da aktarılması...
O da yüreğinden geçirmiştir, eminim.
***
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu, her iki modacının da İzmir'e değer kazandırdığını çok iyi biliyordu, onlar İzmir'in "marka kent" projesine ışık vermişlerdi. Başkanlığı süresince de bunu çok iyi gözlemledi.
Onun için art arda kaybettiğimiz, bu iki değerin hatıralarını yaşatmak için bir "Anı evi" planladı ve kısa sürede de hayata geçirdi.
Bir süre önce açılışı yapılan bu küçük müzeyi önceki gün ziyaret etme fırsatım oldu. Basmane'de yine Büyükşehir'in restore ettirdiği Aziz Vukolos Kilisesi'nin müştemilatında kurulan "Anı Evi", iki katlı bir moda köşkü gibi...
Bir köşede Hanife Çetiner'in koleiksiyonunda yer alan kıyafetler, Anadolu çizgilerini yansıtan koleksiyonlar, hakkında çıkan haberler, aldığı ödüller, hayat öyküsü ve fotoğraflar...
Bir başka köşede de, Esin Yılmaz'ın kreasyonları, çalışma masası, albümleri, yaşam öyküsü ve ödülleri...
Gezdikçe geçmişten geleceğe uzanacak çok önemli bir adım olduğunu hissettim bu 'Anı Evi'nin... Hem toplumun geliştiği noktada, hem de gelecekte bugünden kalan moda çizgilerini yaşatmak adına...
Belki küçük, belki konum olarak pek göz önünde değil, belki eksikleri var ama önemli bir adım bu... Geleceğe ışık verecek bir adım...
Sevgili Hanife Çetiner'in hayalinin gerçekleşmesidir öncelikle... Yıllarca bu uğurda gösterdiği çabanın vücut bulmasıdır.
Ve de bir kentin "değerlerine" sahip çıktığının, yaşattığının göstergesidir.
Tüm emek verenleri yürekten selamlıyorum.
GÜNÜN SÖZÜ
Akıllı adam, bulduğundan daha fazla fırsat yaratan adamdır.
Francis Bacon
Lider kadınların örnek davranışı
Yıllar önce tanıtım onları, yağmur adamları... Adlarına atfen çekilen "Yağmur Adam" gibi çarpıcı bir filmde izledikten sonra... Otizmi o filmle tanıdım, Menemen Sabahat Akşıray Otistik Eğitim Merkezi'ni ziyaret edince, bu rahatsızlığın çocuklara nasıl zarar verdiğini ancak ilgiyle, eğitimle nasıl topluma kazandırıldıklarını gördüm.
Okulun öğretmenlerinden Ayhan Aslan'ın davetiyle gittiğim ziyaret çok şey öğretti bana...
Öncelikle, toplumu toplum yapan değerlerin başında, insan sevgisinin geldiğini, güçlü toplumların ancak lider kadroların öncü çalışmalarıyla geliştiğini bilirim ben...
Hep de bu değerleri savunurum. Bu yüzden köşemde zaman zaman bu çalışmalara yer verir, o fikirlerden yola çıkarım.
***
İşte bu yüzden Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde gerçekleşen "Yağmur Çocuklar Beceri Şöleni" bu çerçevede önemliydi benim için...
İzmir'in ünlü simaları, lider kadınları, sanatçıları otistik çocuklar için buluşmuştu. Her şey unutulmuştu; tek bir gerçek vardı, otistik çocuklara güç vermek, onları içlerinde büyüttükleri dünyadan çıkarmaktı. Kimi şarkı söyledi çocuklarla, kimi dans etti, kimi oynadı.
Ele ele çıktılar sahneye birer birer... Gönüllü kadınlarla otistik çocukların buluşması, güçlü bir toplumsal dengeyi de beraberinde getiriyordu.
***
Çok sevdiğim, çalışmalarını takdir ettiğim Burçin Büke, otistik çocuklar için piyanosunu konuşturdu, usta keman sanatçısı Tuncay Yılmaz da...
Çocuklar çok mutluydu, yüreklerinden neler geçirdiklerini bilemem ama kendileri için, eğitimleri için el ele veren ablalarının, ağabeylerinin ışığında, hayata başka bakıyorlardı artık...
En azından bunu yaşıyorlardı.
İzmirli lider kadınların, otistik çocuklarla buluşması bununla kalmayacak. Özel gecelerin devamı gelecek. Mayıs ayı sonuna kadar, sanatın her kolunda etkinlik var.
Her bir etkinliğin, gösterinin geliri, otistik çocukların eğitimine harcanacak.
Bu insanı için varolan bir toplumsal gücün ortaya çıkmasıdır. Bugün otistik çocuklar için, başka bir gece de, bir başka değer adına...
Bugün zirvede olan toplumların artı değeri, insanına sahip çıkması değil mi?