• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
10 bin kişiyi işe alsanız, ertesi gün yine 10 bin kişi gelir ERKİN USMAN

"10 bin kişiyi işe alsanız, ertesi gün yine 10 bin kişi gelir"

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 16 Ocak 2010, 18:22
İzmir'in seçilmiş "bir numaralı ismi", Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu. Nasıl ki ulusal medyanın gözü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üzerinde ise, doğal olarak yerel basının da gözü Aziz Başkan'ın üzerinde. Bazen övgülerin, bazen de acımasızca yergilerin hedefi oluyor. Zaman zaman sesini yükseltse de Aziz Başkan, genelde sükuneti korumasını biliyor ve kendi üslubu içinde sessiz sedasız yoluna devam ediyor. Atılan taşlar kırmızı çizgilerini aşmadıkça da cevap vermemeye özen gösteriyor.
Doğrusu zor iş...
Bu zorun altından kalkmaya çalışan Sayın Aziz Kocaoğlu'na bu bakış açısıyla üç soru sordum. İçtenlikle yanıtladı.
* * *
"Doğal olarak övgülerin yanında eleştiriler de alıyorsunuz. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?"
Kentimizin daha ileriye gitmesi, eksiklerinin tamamlanması yolunda; doğru, yol gösterici ve iyi niyetli eleştirileri saygıyla karşılıyorum. Bazen sırf eleştirmiş olmak, bir konuda bir şeyler söylemiş olmak için konuşulduğunun farkındayım. Buna da saygı duyuyorum ama Türkiye'de siyaset yapma şeklinin, anlayışının artık değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Göreve başladığım 2004 Haziranı'ndan bu yana bu kentte 'kayıkçı kavgası' yaşanmasın diye büyük özen gösterdim. Bir kayıkçı kavgasının tarafı olmadım. Kavga etmenin kimseye ve özellikle İzmir'e bir faydasının olmadığını, yıllardır yaşananlardan ders alarak herkesin öğrenmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Sinirlendiğimiz olmuyor mu? Oluyor elbette. Kişilik haklarına saldırı olduğunda, kırmızı çizgilerim ihlal edildiğinde elbette kızıyorum. Bu da normal sanırım. Başkanlık'tan önce, insanım çünkü...
***
"Seçimlerdeki yüzde 57'lik oy sonrasında temponuzun daha da arttığını gözlemliyoruz. Sizden randevu talep edip görüşemeyenlerin sayısı da buna paralel olarak artıyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?"
Size samimi bir itirafta bulunayım: 29 Mart akşamı aldığımız seçim sonuçları beni sevindirmekten çok telaşlandırdı. Omuzlarımdaki yükün çok daha fazla arttığını hissettim, 'Acaba bu güvene layık olabilecek miyim?' diye de telaşlandım. O nedenledir ki, ertesi sabahtan itibaren çok daha hızlı bir tempoda çalışmaya başladım. Ben ve çalışma arkadaşlarım, 'seçim kazandık' diye kutlama bile yapmadı. Şimdi mümkün olduğunca şantiyelerde, işlerin başında olmaya çalışıyorum. O nedenle makama eskisi kadar sık uğrayamıyorum. Bazı randevuların gecikmesi de bundandır. Zamandan kazanmak amacıyla telefonla halledebileceğim işler için randevu vermeyip bizzat arıyorum.
* * *
"Size en çok hangi talepler geliyor?"
İş başvuruları anormal derecede arttı. Öyle ki, bugün 10 bin kişiyi işe alsanız, ertesi sabah yeni bir 10 bin kişi daha kapıda sıraya girer. Aslında bu İzmir'in değil, ülkenin genel sorunu. Hatta en büyük sorunu diyebiliriz. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak ihtiyaç duyulan bazı alanlar dışında eleman alımı yapmadığımız için, gelen iş başvurularına olumlu yanıt veremiyoruz maalesef. Bu da beni çok üzüyor. Çaresiz insanlarımıza çare olamamak, gerçekten de en büyük sıkıntım. Ama bizim de kaynaklarımız kısıtlı. İstihdam konusunda yapabileceklerimiz çok sınırlı olduğu için biz de sosyal projelerimizle insanımızı desteklemeye çalışıyoruz. Zor durumdaki ailelerimize belli dönemlerde nakit destekte bulunuyoruz. Eşrefpaşa Hastanemizde sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımıza şifa dağıtmaya çalışıyoruz. İşsizlerin iş bulabilme şansını artırmak amacıyla, ücretsiz olarak meslek edindirme kursları açıyoruz. Düşkünlere, kimsesizlere bir tas çorba, sıcak yatak verebilmek için çabalıyoruz. Özetle, her fırsatta mağdurun ve mazlumun yanında olmaya özen gösteriyoruz.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.