• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Bir anı ve bazı gerçekler ERKİN USMAN

Bir anı ve bazı gerçekler

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 24 Nisan 2011, 18:19
1991 yılıydı, Ekim ayında genel seçimler vardı. SHP'nin Genel Başkanı Erdal İnönü bir yandan parti içi çekişmelerin üstesinden gelmeye çalışıyor, diğer yandan demokrasinin gelişmesine katkı koymak için olağanüstü çaba sarf ediyordu.
Kürt sorunu şimdiki gibi yakıcı bir sorun olarak önümüzde duruyordu. DEP için kapatma davası açıldı. 8 milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Çeşitli hapis cezasına çarptırıldılar.
* * *
Bakın, o milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istemi Anayasa Komisyonu'nda görüşülürken SHP'nin eski Genel Başkanı Erdal İnönü nelere dikkati çekip muhalefet şerhi koymuştu:
İlke açısından: Her zaman savuna geldiğim bir ilke, düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel bir niteliği olduğudur. Bu bakımdan düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması gerektiğini, zararlı fikirlerin de söylenmesinden korkulmamasını, zararlı fikirler söylenmeden, hangi fikirlerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, bu bakımdan sağlıklı fikirlerin toplumda içtenlikle benimsenemiyeceğini, her zaman ve her fırsatta öne sürdüm.
Dokunulmazlıklarının kaldırılması önerilen milletvekillerinin sözle ve yazı ile açıkladıkları fikirlere hiçbir şekilde katılmıyorum. Bu fikirler yanlıştır, zararlıdır, gerçeğe uymayan yorumlarla doludur. Ama milletvekillerinin bu yanlış fikirleri söyleme olanağını zorla ortadan kaldırırsan, bu fikirlerin yanlışlığını vatandaşlarımıza gönül rahatlığıyla kabul ettirmeyiz.
Pratik açıdan: Hepimizin ortak amacı olan vatanın bütünlüğünü koruma davasına bu dokunulmazlıkların kaldırılması nasıl katkı yapar? Yararları mı, zararları mı daha fazla olur? Hem kısa vadeli, hem uzun vadeli bütün olası etkileri düşündüğümde zararın, yarardan daha çok olacağını görüyorum.
O belge meclis tutanaklarında yerini aldı.
Dokunulmazlıklar kaldırılmış ve umutlar bir başka bahara kalmıştı.
Yukarıdaki anıyı CHP İzmir eski Milletvekili Hakkı Ülkü anlatı...
Demokrasi işte böyle bir şey..

Kemeraltı demek, İzmir demek mi?
Ötedenberi ortaya atılan görüş şu:
"Kemeraltı demek, İzmir demektir."
Eğer Kemeraltı demek İzmir demekse, bu tarihi mekanın neden bu hale geldiğini konuşup tartışmamız lazım. Hipermarketlerin ve alışveriş merkezlerinin kent içinde yapılması, bu hipermarketlere Kemeraltı esnafına verilmeyen her türlü desteğin verilmesi ve bu yerel yönetimlerin Kemeraltı üzerinden kavga ederek siyaset yapmaları, Kemeraltı'nı bugünkü duruma getirdi.
Ve, Danışma Kurulu ile birlikte Kemeraltı konusuna eğilen Ege-Koop Genel Beşkenğı Hüseyin Aslan diyor ki:
"Hiç zaman kaybetmeden acilen Kemeraltı'yla ilgili bir proje üzerinden oturup anlaşıp uzlaşarak ortak bir çalışma üretmek gerekiyor. Tabii merkezi hükümetin, yerel yönetimlerin, meslek kuruluşlarının, Kemeraltı Derneği'ni, Kent Meclisi'nin ve İzmir'i seven herkesin sen ben kavgasını, 'Sen sorumlusun, ben sorumluyum' kavgasını bırakıp bu kentin markasına, bu kentin 5 bin yıllık tarihine sahip çıkması gerekiyor."
* * *
Aslan'a göre, Kemeraltı'nın ışıklandırmadan tutun da çığırtkanlara kadar, ulaşımdan tutun esnafın sıkıntılarına kadar çarşının hiçbir sorununa bugüne kadar çözüm üretilmedi, Kemeraltı için hiçbir şey yapılamadı.
Aslan'ı dinlemeye devam:
"Bugün arabasıyla bu çarşıya gelen insanlar arabalarını park edecek bir yer bulamazken, alışveriş merkezlerine gidenler buraların özel otoparklarına arabalarını rahatlıkla koyabiliyorlar. Yani buradan anlaşılıyor ki alışveriş merkezlerine tanınan hiçbir kolaylık, Kemeraltı'na sağlanmıyor. Hipermarketler, kent dışında yapılsın isteniyor ama bununla ilgili hiçbir eylem yapılmıyor."

küpe
Değerli olan yeni, yeni olan değerli değildir.
Daniel Webster


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.