24 vatan evladı toprağa düşerken, aynı gün utanmadan Güneydoğu'da sözde özerklik ilan edilirken, "Önderimiz Apo, ev hapsine gelecek" denirken, bu millet, bu aziz millet sadece susuyor ve izliyor.
Bütün bunlar olurken, bu milletin fertleri olarak hiçbir şey olmamış gibi televizyonlarda saçma sapan eğlence programları, diziler boy gösteriyor.
* * *
"Dökülen kan yerde kalmayacak."
"İntikamımız acı olacak..."
"Şehitler ölmez, vatan bölünmez..."
30 yılı aşkın süredir, siyasetçilerimizin, sorumluluk üstlenmiş devlet yöneticilerinin dillerinden düşürmedikleri, artık fersudesi çıkmış sloganlardır bunlar.
İpleyen yok...
Tepkisiz toplumun acı kaderidir bu...
* * *
Bir başka tespit...
Toplum olarak çok düşünülecek ve acınacak haldeyiz. Bizim öyle teröre tepki gösterdiğimiz, şehitlerimize üzüldüğümüz falan yok. Kimse kandırmasın kendini, kimse rol yapmasın.
Şehitlerine üzülen, terörü lanetleyen toplum böyle davranmaz.
Bir iki günlük üzüntü, yerini bencil yaşam mücadelesine, tepkisizliğe bırakmaz.
İspanya'da terör örgütü eylem yaptığında 1.5 milyon insan meydanları doldurmuş ve terörü lanetlemişti. Terör o gün bitmişti İspanya'da!
Peki yüce Türk milletinin evlatları ne yaptı? Kim kılını kıpırdattı? Hani bu ülkede mitingler serbestti, ileri demokrasi vardı?
* * *
Değişmez kuraldır bu!
Ateş, yalnız düştüğü yeri yakıyor. Anaların ve babaların yüreklerini o kadar.
Yani terör şehit sayısı fazla olunca gündemimize giriyor, bir gün sonra çıkıyor. Toplum olarak tüm ilgimiz ve tepkimiz bu.
İntikam yeminleri, kanları yerde kalmayacak nidaları hep rastladığımız eylemler.
Ama ondan ötesi yok.
Çünkü 12 Eylül sonrası yaratılan tepkisiz toplum bu.
Biz teröre gereken tepkiyi göstermiyoruz. Ankara, İstanbul ve bir iki kentte terör lanetleniyor o kadar.
Fenerbahçe taraftarlarının şike tepkisi bile daha organize ve daha güçlü.
* * *
Bir başka tespit...
Fenerbahçe şampiyon olduğunda meydanlar dolup taştı. Siyasetçiler miting yaptığında meydanlar da boş kalmadı.
Kıytırık bir şarkıcı bozuntusu bile konser verdiğinde stadyumlar dolup taştı.
Peki evlatlarımız keklik gibi avlanırken, sokak ortasında sırtlarından vurulup infaz edilirken, terörün yandaşları hem sizi, hem devleti açık açık silahla, kanla, ölümle tehdit ederken olaylar sonrasında atıp tutanlar nerede?
İktidar ve muhalefet teröre karşı birlikte kuvvetli tavır koymazlar ve bitirmezlerse, sorun terör olmaktan çıkıp, iç savaşa dönecektir... Yani terörün istediği yere. Etnik kavgaya, ayrıma...
Son söz:
"Kalkın ey ehli vatan" diye yola çıkmanın zamanıdır şimdi!
hayattan
Kolay kolay büyük adam, olunmuyor
Atatürk'ten Muhteşem Bir Ders...
Konu, azınlıklar.
İnönü bir yasa çıkarmaya hazırlanıyor.
Atatürk'ün huzuruna çıkıyor.
Atatürk ile İnönü arasında geçen bu muhteşem anekdotu mutlaka okuyun derim!
Bugünlerde "Kürt Açılımı" kampanyası ile Türkiye yine bir "azınlık" sendromu yaşamaya başladı.
İşte böyle bir dönemde Atatürk ile İnönü arasında yaşanan bir olay ders niteliğinde.
Başbakan İnönü saat 18.00 sılarında Florya Köşkü'nde Atatürk'ü ziyaret etmiş...
Atatürk:
"Hayırdır İsmet... Habersiz geldin..."
İsmet İnönü:
"Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu Meclis'e getireceğiz."
Atatürk:
"Ne diyorsunuz? İsmet, bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım."
* * *
İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplamış:
Atatürk:
"Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün atın. Derhal..."
İsmet İnönü sabah gelmiş, bahçenin "halini" görmüş ve görevlilere sormuş:
"Ne oldu böyle?"
Görevliler: "Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, bizde söktük..."
Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün odasına girmiş:
"Paşam, bahçenin durumu nedir?"
Atatürk:
"Azınlıkları söküp attım İsmet."
İnönü:
"Anladım" dercesine başını öne eğmiş...
Atatürk: "İsmet, ben 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözünü boş yere söylemedim.
Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı...
Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin...
Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın."
küpe
Akıllı adamlar istedikleri şeyi öğrenirler, aklı kıt olanlarsa başkalarının gerekli gördüğü şeyleri öğrenir.
Sadi