• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Melik Fırat'ın ölümü üzerine...

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01 Ekim 2009, 19:43
Melik Fırat öldü. Allah taksiratını affetsin. Onun inandıklarıyla benim inandıklarım arasında bir uzlaşma olması imkansız. Ben her zaman Türkiye'nin bütün renkleriyle, bütün ezgileriyle, bütün insan çeşitliliği ile tek bir millet olduğuna inandım; o ise hep ayrılığı, Kürtleri ayrık görme anlayışını savundu. Cumhuriyet düşüncesine her zaman muhalif oldu. Şeyh Sait'in torunu idi. Fakat inandığımız değerlerlerdeki uyuşmazlık hali Melik Fırat'ın bir insan olarak kalitesini inkar etmemizi gerektirmiyor. Melik Fırat bir Kürtçüydü, ancak hayatı boyunca terörün ve terörizmin her türlüsüne karşı olmuştur. Bu manada PKK'nın da en şiddetli muhalifiydi. 5 lisanı da güzel konuşur ve aldığı medrese eğitimi ile doğu-batı edebiyatlarını derinlemesine bilirdi. Diğer yandan haza beyefendi bir insandı. Kibarlığı, insani ilişkilerdeki zarafeti insanları her zaman etkilemiştir.
***
Demokrat Parti 1950 yılında iktidar olunca Abdülmelik Fırat'ın yaşını büyüterek milletvekili yaptı. Bu kesinlikle bir devlet aklıydı. Bu akıl Türkiye'yi tam 10 yıl Kürt sorunu olmadan yaşattı. Kürtlerin devlete ve Türkiye Cumhuriyetine en fazla aidiyet hissettikleri dönem o dönemdir. Ancak bu huzur ve saadet dönemi bir kısım üniformalı geri zekalıya battı. 27 Mayıs darbesini yaptılar. Gerisini Nazlı Ilıcak'ın köşesinden(1 Ekim 2009-Sabah) izleyelim:
"Melik Fırat, 27 Mayıs darbesi sırasında tutuklandı ve Harp Okulu'na gönderildi. İki gün orada kaldı. 29 Mayıs gecesi, 13 arkadaşıyla birlikte bir otobüse bindirildi. Otobüs, Harp Okulu'nun önünden hareket etti; dış kapıya gelindiğinde, otobüsü birdenbire durdurdular, içeriye Milli Birlik Komitesi üyesi Fazıl Akkoyunlu girdi. Kolundan çekerek Fırat'ı otobüsten indirdi. Akkoyunlu, "Seni bırakalım da, Erzurum'a git ve Kürt isyanı çıkar, öyle mi? Haydi yürü bakalım" diye tabancasını Fırat'ın üzerine doğrulttu. Akkoyunlu'nun yanında başka subaylar da vardı. Harp Okulu'nun arka tarafına geldiler. Orada bir ambülans duruyordu. Kapıyı açtılar; bir tekmeyle Fırat'ı ambülansın arka tarafına doğru itelediler.
Tam o sırada bir gürültü koptu; ambülans kapısı tekrar açıldı. Bir binbaşı gelmişti. İşte o binbaşı, Melik Fırat'ın hayatını kurtaran kişi oldu. Yoksa, Fırat, kim vurduya gidecekti.
28 Mayıs 1960'ta, Fırat'ın bütün akrabalarını, amca çocuklarını, dayılarını, Sivas kampında toparladılar. 200-300 kişiyi 6 ay bu kampta muhafaza ettikten sonra, bazılarını serbest bıraktılar. 55 kişiyi ise, çıkarttıkları Mecburi İskan Kanunu'yla sürdüler. 55 ağa diye sürülen bu kişilerin gayrimenkullerini Hazine'ye devrettiler. Menkullerini ise sattılar. Elde edilen parayı, Sivas kampında verilen yemeğe saydılar."
***
Türkiye'de Kürt sorunu işte böyle birike birike doğdu. Tabii Fırat'ın başına gelenlerin benzerini başkaları da farklı zamanlarda yaşadı. 1980 darbesinde bu hatalar yine tekrarlandı. Bu akılsızca davranışlar yüzünden bugün başımızda koca bir Kürt sorunu belası var.
Herkes kendisine tekrar tekrar sorsun: Demokrat Parti ve Menderes döneminde Türkiye'de niçin bir Kürt sorunu yoktu? Bu soruyu sorsun ve bugün Menderes'ten sonra Kürtler arasında en fazla sevilen insan olan Tayyip Erdoğan gibi bir siyasetçinin Başbakan olmasına da şükretsin.





Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.