Hatırlanacağı gibi, DP'nin son kongresinde herkesi şaşkına çeviren bir olay gerçekleşti. Bu partinin başındaki kişi, yani Cindoruk, neredeyse konuşmasının tamamını Ergenekon davasına ayırdı. Aydın Menderes'in tabiriyle, "çakma" dahi olsa ismi DP olan bir partinin Genel Başkanı'nın dakikalarca darbecilik suçundan yargılananlara övgüler düzmesi birçok kişi için inanılır bir şey değildi.
Ancak benim için çok normal, çok olağan bir gelişmeydi bu. Zira bu köşeyi takip edenler bilirler ki ben, Demirel ve Cindoruk ekibinin DP'yi ele geçirmesinin hiç ama hiçbir siyasi amacı olmadığını, sadece genel olarak Ergenekon davasını çürütmeyi, özel olarak da Mehmet Haberal'ı kurtarmayı amaçladığını söyleye geldim.
Yanılmadığım da böylece ortaya çıktı. Hem Demirel hem de Cindoruk mesailerinin büyük kısmını bu işe ayırıyorlar. Bu gelişmeler benim açımdan şaşırtıcı değil demiştim; ancak benim açımdan şaşırtıcı olan husus, bu alacakaranlık kuşağında bir şekilde yer almış bazı sağlam karakterlerin bu zillete nasıl katlandıklarıydı.
Çünkü bu heyette bir Çağrı Erhan var ki, demokratlığı da dürüstlüğü de müseccel. Yine demokrasi uğruna acı çekmiş bir dedenin torunu olan Gültekin Uysal, aynı şekilde bu heyette yer alıyordu. Bu psikolojik savaş ameliyesine nasıl alet oluyorlardı?
***
Ama yanılmadım, aylar önce de yazdığım gibi bu ahlaklı ve vicdanlı genç siyasetçiler kongreden sonraki ilk GİK toplantısında kongredeki rezaletin hesabını sordular.
Gazetelere yansıdığı kadarıyla Çağrı Erhan, Cindoruk'un gözlerinin içine bakarak, şunları söylemiş:
"Yassıada ile Silivri mukayesesi yapıyorsunuz, ne alakası var. Bir tarafta meşru hükümet darbeyle devrildi, diğer tarafta, henüz hüküm verilmedi ama iddianameyi okuduğunuz zaman tüyleri diken diken edecek demokrasiye karşı girişimlerden söz ediliyor. İkisini aynı kefeye koyamayız. Darbecilere karşı demokrasinin yanında durmalıyız."
***
Çağrı Erhan'ın bu çıkışı benim için bu kalitedeki bir genç bilim adamının bu kadar zillete tahammül edemeyerek gereğini yapmış olması bakımından önem taşıyor.
Yoksa DP, üzerinde durulması gereken bir parti değil. ANAP'la birleştikten sonra oyu yüzde 3'ten yüzde 1'e inen bir psikolojik savaş partisi olmuş, neyini analiz edeceksiniz bu yapının. Ama başka bir husus var üzerinde durulması gereken. Çağrı Erhan gibi, Gültekin Uysal gibi Türk siyaseti için büyük ümitler vaadeden insanların o psikolojik savaş aparatının içerisinde hala ne işleri var?
Bu partinin şu an da Demirel ve Cindoruk eliyle özel bir amaç için kullanıldığını görmüyor olamazlar. "Bir gün gelir DP'yi bunlardan kurtarırız" diye düşünüyorlarsa, çok yanılıyorlar.
Bu partide bulunan ve demokrasiye inananlar kendi siyasi gelecekleri için yeni bir karar vermek zorundalar.